OGM Kenan Akyüz: Türkiye’ de kereste sektörü ciddi anlamda kan kaybına uğruyor

ORSİAD: İlk sorumuzu Orman Genel Müdürlüğü Başkanı Sayın Kenan Bey’e sormak isterim; Kenan Bey, 2016 nasıl geçti, değişiklikler neydi, neler yapıldı?

Kenan Akyüz: Öncelikle OGM ve şahsım adına herkesi selamlıyorum. 2015’in ikinci yarısından sonra piyasalarda %5 ile %10 civarında bir daralma yaşandı,daha az üretim yapmaya başladık. 2016’da da devam etti ve bu doğrultuda 2016’da üretimimizi daralttık. 2015 yılında tarihimizin en üst üretim seviyesine ulaştık. Endüstriyel odun üretiminde 16,6 milyon m3 odun, 5.9 milyon m3 tomruk ürettik. Daralmaya paralel olarak üretimi kısıtladık. Ancak 2015 yılının ikinci yarısından sonra fiyatlarda %12 civarında yıl içerisinin genelinde gerileme oldu. Dolayısıyla son geldiğimiz nokta itibariyle pazarlığa kalma oranlarımız %25’lere çıktı. Bu dönemden sonra OGM olarak satışlarımızda düzelmelerin olduğunu kaydetmeye başladık. Pazarlığa kalma oranları biraz daha azaldı. Zaten dünyada odun dışı ürün ve hizmetlerine yönelik ciddi bir talep artışı görüyoruz. Yani odun hammaddesinden daha çok ormanların diğer fonksiyonları daha ön plana çıkmaya başladı. Bu da bütün dünyada olduğu gibi ülkemiz üzerinde de odun üretimi açısından bir baskı unsuru olmaya başladı. Ekonomik fonksiyonları açısından ormanlarda da bir daralma söz konusu olmaya başladı. Örneğin 2012 yılında 13.6 milyon hektar alanı şu anda 11.3 milyon hektara kadar düştü. Dolayısıyla tüm dünyadaki talep doğrultusunda odun dışı ürün ve hizmetlere yönelim daha çok arttı. Ama bu odun üretimini dünyada azaltmadı talep artmaya devam ediyor. 2015 yılından sonra 2016’ya kadar devam eden bu durağanlığın bundan sonra devam etmeyeceğini düşünüyoruz. Çünkü ahşap tüm dünyada olduğu gibi talebi artarak değerlenen bir ürün . Biz de bu noktada 2017 yılı için bütçe görüşmelerini yaparken programımızı biraz daha yukarı çıkartmayı hedefledik. Türkiye geneline baktığımızda sektörleri bir gözden geçirelim istiyorum. türkiye de dedik ya arz talep meselsine göre biz üretimi de buna göre yönlendiriyoruz. 2000’li yılların başından beri devam eden lif yonga sektöründeki afaki büyüme sektörün talebini özellikle artırdı dolayısıyla lif yonga odunu üretim oranı %14’lerden % 41’e kadar çıktı yani endüstriyel odun içindeki payı %41’e çıktı. Bu demek oluyor ki 1 milyon m3’lerden 7 milyon m3’lere kadar lif yonga üretmeye başladık. Bu bizim için ciddi bir avantaj oldu. Kültürel faaliyetler açısından ormanlara bakımı tetikledi. Özellikle ormanların geleceğini oluşturan genç meşelere yönelik OGM olarak ciddi orman bakımları yapmaya başladık . Birçok dünya ülkesi ürettiğini satamıyorken ürettiğini sadece ormanlara bakım yapıp ormanın dibinde bırakıyorken, OGM bu hammaddeyi sektöre vererek iki taraflı kazanç sağlamaya başladı. Biz bu sektörde Avrupa’da ilk birinci sıralardayız dünya çapında da lif yonga sektöründe ilk üçe girmeye başladık . Böyle güçlü bir sektörümüz var.

orsiad_img_0172Bununla beraber ahşap sektörünün içerisinde olanlar bilirler kereste sektörde ön plandadır. Ancak Türkiye’ de kereste sektörü ciddi anlamda kan kaybına uğruyor. Bunun ana sebeplerinden biri de sayılarının 7 ile 9 bin arasında değiştiğini ön gördüğümüz küçük esnafın olmasından kaynaklı. Küçük esnaf babadan oğula devam eden bir sektör, profesyonel düşünmüyor. En ufak ekonomik krizlerde, yanlış kararlarda kan kaybına uğradığını iflas ettiğini görüyoruz maalesef. Bu noktada kereste sektöründe kan kaybı var. Bununla beraber palet ve ambalaj sektörü ciddi anlamda gelişti. Orada da sorunlar var, OGM olarak hammaddelerini makul fiyatlarda üretmeye çalışıyoruz. Bir diğer sektör kontrplak sektörü, üzerinde önemle durulması gereken bir sektör. Çünkü ithalat ve ihracat rakamlarını incelediğimiz zaman ciddi anlamda ithalatçı olduğumuz bir değer. Daha üst düzey bir ürün. Dolayısıyla kontrplak sanayiinde Türkiye’nin daha da gelişmesini bekliyoruz. Yatırımlar var ama yeterli değil çünkü ithalatımız çok fazla. ithalatı kesmek devlet olarak bizim en önemli görevlerimizden bir tanesi . Bir diğer sektör kağıt sektörü, kağıt sektöründe Türkiye ciddi anlamda çok geri kalmış durumda. Hammaddenin yurt dışı piyasalarla rekabet edememiş olmasından dolayı özellikle Finlandiya’dan ve diğer ülkelerden kağıt hamurunun daha ucuz ve cazip fiyatlara getiriliyor. Türkiye’den odun hammaddesinden kâğıt üreten bir tane işletme kaldı.

Genel olarak sektörler itibariyle bu durumdayız. Dediğimiz gibi Türkiye’nin genel verilerine baktığımız zaman OGM olarak biz üretim kapasitesini artırmaya sahibiz. Ormanlarımızın verim gücü buna yetiyor daha da artırmaya, zorlamaya çalışıyoruz. Ancak biraz sonra arkadaşlarımızın hepsinin bir ağızdan söyleyeceği ni tahmin ettiğim “OGM hammaddeyi çok yüksek fiyata satıyor” noktasında sıkıntılarımız var. Burada sizin bizi anlayışla karşılamanızı bekliyoruz. OGM olarak halen pahalı üretim yapmak durumundayız sebebi de hala profesyonel iş gücüne, mekanizasyona geçememiş olmamız .

2016 yılı için şunu söylemem gerekiyor, 2015 yılında biz orman ürünleri satış usul ve esasları hakkında ciddi değişiklik yaptık. Çağın ihtiyaçlarına göre değerlendirdik. Bununla ilgili ilk uygulamayı 2016 yılında başlattık. Buradaki en önemli değişikliklerden bir tanesi sektörün yıllardır serzenişte bulunduğu ve bize şikayet ettiği “OGM bu konuda tekel ama bize hammadde garantisi vermiyor biz bu noktada ithalata yöneliyoruz” söylemi olmuştur. Bunun önünü açabilmek için OGM olarak 25.000 m3 ve üzerinde yıllık olarak hammadde kullanan tesislere, devlet adına bütün odun hammaddesinin ve dikili ağaçların tahsisen verilmesini mevzuat olarak çıkardık ve 2016 yılında uygulamaya başladık. Bu kapsamda 1 milyon m3 dikili, 500.000 m3 de son depoda odun hammaddesi vermeyi protokole bağlayarak devam ettirdik. Ancak süreç bir kaç ay sekteye uğradı. Danıştay idare kurulunun yürütmeyi durdurma kararından sonra biraz ara verdik ama şimdi yeniden yürürlükte. Sektörün hammaddesini mümkün olduğunca karşılamaya çalışıyoruz.

ORSİAD: Şimdi Hakan Bey diyor ki 2023 hedeflerimiz bizim 25 milyar dolar. Bu da sizin odun hammaddesi ya da cips olarak sektöre katkı sağlamasıyla olur diyor. OGM’nin 2017 ile başlayıp 2023’e kadar nasıl bir planı var, OGM nasıl bir hazırlık yapıyor.

Kenan Akyüz: Öncelikle bazı düzeltmeleri yapmak isterim. Her yıl bizim cari artırımımız 45.9 milyon m3. Bizim 2016 yılı için öngördüğümüz rakam 20 milyon m3 yani 46 milyon olarak düşünürsek . Bunu değerlendirdiğinizde %50 bile değil. OGM üretim potansiyelini artırmaya sahiptir. Biz koruma ve kullanma dengesi içiresinde daha fazla odun üretimi yapabiliriz. Fakat kısıtlamalarımız var.

ORSİAD :Tevfik Başkanımız dedi ki; fazi kullanıyorlar

Kenan Akyüz: Şöyle ki; biz OGM olarak ormanlarımızı amenajman planları dediğimiz planlar çerçevesinde ormanların sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini amaçlarız. Niyetimiz ormanlardan sadece odun hammaddesi üretmek değil , biz ormanların sürdürülebilir olmasını sağlarız. Teknik müdahaleler yaparız ve bunun sonucunda odun hammaddesi elde ederiz. Ormanları optimum bir yapıya dönüştürmektir. Biz sadece odun üretimine yönelik orman işletseydik bugün bu artımın tamamını alıyor olurduk ama o zaman ormanların geleceği tehlikeye girerdi. Dediğimiz gibi 46 milyon m3 yıllık artımımız var. Bunun tamamını ekonomiye kazandıralım desek bunun yanlış olacağını hepimiz görürüz. Evet, potansiyelimiz var. Diyelim ki bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi 2015 yılından başlayan süreçte 2023 hedeflerimiz var. 2023 yılında biz 25 milyon m3 endüstri yel odun hedefinden bahsediyoruz. Bugün itibariyle 16 milyon m3 endüstriyel odun var.

ORSİAD: Tevfik Bey, 25 milyon m3’e çıkış bizim için yeterli mi?

Tevfik Bey: Yeterli olacaktır şu anda bizim sektör 3 milyon ton. 16 milyon m3 şuanda endüstriyel odun üretimi ki bunun içinde 7 milyon m3’ü direkt olarak bizim sektörün ihtiyacını karşılamak üzere yapılıyor bu da %44’üne denk geliyor. Endüstriyel odun üretimini 16 milyon m3’ten 25 milyon m3’e çıkarırsanız buradan bizim alacağımız pay 9 milyon m3’ten yaklaşık 4.5 milyon m3 farkı olur ve bu sektör kurulu kapasiteyi yakalamış olur.

Kenan Akyüz: Biz bu üretim artısını yapacağız ama her sektör tabii ki kendi açısından bakıyor. Levha sektörü 2015 yılında 13.4 milyon m3 üretim yapmış. Az önce kurulu kapasitelerinden bahsettiler yaklaşık 12 milyon m3 ürün bazında kapasite var. Tevfik bey bilir yaklaşık 1m3 ürün ortalama 3 ster odundan elde edilir. 11 x 3 demek 33 milyon ster odun demek . Bu Türkiye’de bütün üretilen odunların hepsini levha sektörüne verseniz doyuramazsınız. Her şeyi rayına oturtmak lazım. Talep ve arz önemlidir. Sektörlerin değişimine göre , ormanlara yaptığımız müdahaleden çıkan ürünlere göre sektöre hammadde sağlıyoruz. Mahir Bey az önce güzel bir şey söyledi, levha sektörü lif yonga odunu dışında daha kaliteli odun kullanıyor. Bu çok önemli şimdi biz her şeyi hakkıyla yerine oturtmamız lazım. Levha sektörünün kullanması gereken hammadde ince lif yonga odunu dediğimiz ince materyalden oluşuyor. Sanayi odununun tomruğu levhaya doğramaya başlıyorsanız orada bir sıkıntı vardır. Biz napıyoruz, ormanlarda ağaçları 100- 150 yıl yetiştiriyorsunuz eğer doğru bir sektörde kullanmazsanız bunu iyilik yapmış değil Türkiye’ye kötülük yapmış oluyorsunuz. Yani kereste olacak bir ağacı levha yaptırıyorsanız bu doğru bir büyüme şekli değil. Biz sektörün büyümesinden tabii ki memnunuz fakat sektörün bizim üzerimizde baskı unsuru olmasından memnun değiliz. OGM olarak ürettiğimiz bütün hammaddeyi sektöre versek yetiremezsiniz, sektör büyümeye devam ediyor. Diğer bir taraftan ithal almıyoruz. İthal almanın da bir sıkıntısı yok çünkü burada katma değer bir ürün elde ediyorsunuz, istihdam sağlıyorsunuz bu devlete vergi veriyorsunuz. Nihayetinde bir de bunu yurt dışına satıyorsanız bunu devlet olarak tabii ki isteriz. Elbette ki OGM sektörün hammadde ihtiyacını tamamen yerli kaynaklardan karşılamak ister. Bu noktada OGM’nin çok ciddi adımları var. Mevzuat değişikleri ile sektöre hammadde garantisi verdik. Yurt dışına gitmesin diye yeter ki… Tabii ki bunlar ormanların verim gücü nispetinde olacak. Bunlardaki ana unsur maliyet unsuru çok önemli. Ben biliyorum ki sektör yurt dışından hammaddeyi daha ucuz bulsun almakta tereddüt etmeyecek.

Kenan Akyüz: Öncelikle Tevfik Bey’in Rusya örneğinden yola çıkmak istiyorum. Şimdi Rusya ile Türkiye’ yi kıyaslarsak doğru bir kıyas olmaz. Dünya ormanlarının %21’i Rusya’nın. Fakat şöyle bir handikabı var ki yatırım yok, fabrika yok ama hammadde var. O zaman diyor ki sanayici, gelin yatırım yapın ben size orman vereyim. Türkiye’ ye baktığınızda coğrafi konum olarak iklim olarak Türkiye orman zengini bir ülke değil. Dolayısıyla bu kadar güçlü bir sektör varken ve hammadde yetmiyorken gelin ormanları da size verelim demek doğru bir yaklaşım olmaz.

Türkiye ‘deki odun hammaddesinin fiyatlandırılmasına konusuna gelirsek, orman ürünlerinin muhammen bedellerini belirlerken yani satarken maliyet bedelleri üzerinden önce bir hesap yaparız sonra muhammen bedeli belirler ihalede satarız. Maliyet bedelinin içinde tarife ve satış giderleri cüzi bir rakam.

Odunun üretilmesi için anayasanın 169. Maddesi devlete bir görev vermiş. Madde der ki; Orman köylülerinin yerinde kalkındırması istihdamı devletin görevidir, dolayısıyla OGM’nin görevi. 6831 sayılı orman kanununun 40. Maddesi bu konuda öncelikleri önümüze koyuyor. Ormanlarda yapılacak işlerde orman köylüsü ve köylülerinin kurmuş oldukları kooperatiflerin bir önceliği vardır. 1956 yılında çıkan bir kanun maddesi. O zamanki yıllarda demokratik yapıyla şu anki yapı bir değil. O zamanki köy nüfusuyla şimdiki köy nüfusu taban tabana zıt. Köydeki genç nüfusuyla, şimdi genç nüfusu farklı.
Bu konuda ciddi anlamda bir kanun değişikliğine ihtiyacımız var.

ORSİAD: Bu konuda ne yapılabilir?

Kenan Akyüz: Şimdi şunu söylemek lazım; bizim mevcut gücü doğru değerlendirmemiz lazım. Yani orman köylüsü gerçeğini göz ardı edemeyiz. Türkiye’de kayıtlara göre 7 milyon orman köylüsü 21.000 orman köyü var. Bu arada bizim tespit ettiğimiz rakam 150.000 kişi civarında fiili çalışan var. Ama çalışma şekli çok önemli. Türkiye’de maalesef bu önceliklerden dolayı profesyonel iş gücüne geçemedik. Köylü diyor ki, bana bu işi vermek zorundasınız. Dolayısıyla ben ne zaman istersem o zaman yaparım keyfiyeti olabiliyor. Ormancılık faaliyetini, diğer işleri yanında ek iş olarak görebiliyor.

ORSİAD: Peki bu çalışma şekliyle sanayici nasıl planlama yapabiliyor.

Kenan Akyüz: Değerli arkadaşlar OGM işte bu kısıtlamalardan dolayı yani orman köylüsüyle çalışma zorunluluğundan dolayı üretim faaliyetlerini şöyle gerçekleştirebiliyor; Önce ağaçların tespitleri yapılıyor sonra orman köylüsüne üretim işini veriyoruz. Onlar üretim işini peyderpey yıl içerisinde gerçekleştiriyor. Yani ağacı kesiyorlar , rampaya çekiyorlar oradan son depoya bizim satış noktalarımıza getiriyorlar ve oradan da biz ürünümüzü satıyoruz. Bunu yaparken mekanizasyona geçmedikleri için, profesyonel işgücü oluşturmadıkları için bizim ağaçlarımız ciddi anlamda değer kaybediyor. Sanayici diyelim ki 5 metre uzun boy tomruk lazım dediği zaman orman köylüsü ben bunu taşıyamıyorum diyor ve 2.5 metre boyunda kesiyor. Dikili ağaç satışlarında bütün dünya bunu yapıyor. Amerika, Kanada gibi ülkelerde, Avrupa ülkelerinde dünyanın birçok ülkesindeki ağaçlar ormanın dibinde teknik olarak işaretlenen ağaçlardır rastgele değil. Direkt sanayiye satılır bunlar. Sanayici o ağacı istediği boyutta, kalitede keser ve ormandan direkt fabrikasına taşır. Bu ciddi anlamda %20 civarında maliyetlerin düşmesine sebebiyet verir. Üzerine kalite ,kazanç eklenir ve sanayinin en az %30 karı oluşur. Biz ise ürünümüzü son depoya taşıyarak bu %30’u üzerine koymuş oluyoruz.

Şimdi orman köylüsünün bu çalışma tekniğini ya da orman köylüsünü yok sayarak yeni bir çalışma sistemi kurmaya çalışmıyoruz. OGM Milli Eğitim Bakanlığı ile yapmış oldu protokol kapsamında 100.000 orman köylüsünü profesyonelleştirmek için eğitime tabi tutuyor.

Mesleki yeterlilik kurumunda, ağaç kesme ve boylama operatörünün tanımını yaptık. Dedik ki basit bir kaloriferci bile belgeyle çalışıyorken ormanda dünyanın en ağır işçiliğinden biri olan üretim işçiliğinde bir insan babadan gördüğü gibi eline motorlu testere alıp çalışamaz. Mesleki yeterlilik kurumuyla standartları belirledik. Resmi gazetede yayınlandı. Eğitilen orman köylüsüne sertifika veriliyor. Ve sertifikaya haiz olanlar ormanda üretim işçiliği yapabiliyor.

Şimdi bizim satış gelirlerimizin %50’sini fiili masraf yani orman köylülerinin üretim işçilği olarak veriyoruz. 2015 yılının ikinci yarısından sonra fiyatlarımız düştü. 2016’da bu devam etti. Bir ticarethane fiyatı düştüğü zaman ne yapar, giderlerinden kısmaya çalışır. OGM’nin böyle bir lüksü yok. Her yıl en az enflasyon rakamları kadar orman köylüsüne zam yapmak zorunda. Bu zammı yapmazsanız ciddi bir baskı altında kalırsınız.

Maliyet unsurlarının içinde, %50’sini orman köylüsüne verdiniz, bu ürün üretilirken personel çalışıyor, ormanlarda teknik müdahale yapıyorsunuz, yollara bakıyorsunuz, sivil kültürel müdahaleler yapıyorsunuz, o bölgeye araç giriyor bunun gibi bir çok masraf ve yangın giderlerinin de bir kısmı dahil olmak üzere bir takım masraflar yapıyorsunuz. Tevfik Bey’in az önce bahsettiği dağıtım giderleri dediği masraflar bunlardır. Bir işletmede bu masrafların olmamasını düşünmek çok mantıklı bir iş değil mutlaka bu masraflar olacaktır. Tevfik Bey’e şu noktada katılıyorum, bu masrafların bir kısmı asıl işletme giderlerinin bir kısmı değerlendirilerek, memur maaşları gibi tevzi masrafları bu orman ürünlerinin sırtından kaldırabiliriz. Buna da devletimiz, siyasi otorite buna karar verir. OGM ucuz mal edip de sektöre pahalı bir hammadde satmıyor. Kar amacımız yok. Bu hammadde bu şekilde maliyet kazanıyor. O yüzden pahalı diyorsunuz. Maliyetlerin düşürülmesi için ciddi atılımlar gerçekleştirdik. Orman köylülerinin çok ciddi anlamda karşı çıkmış olmasına rağmen OGM son depolarını kapatıyor. Son beş yılda kapatılan depo sayısı 200. Çünkü dedik ki ormandan indirip, depoda malı bekletip orada satmayacağız. Dikili ağaç satışlarının maliyetlerini düşürmek için artırmaya çalışıyoruz. 1996 yılında başladığımız dikili ağaç satışlarını bugün itibariyle 5 milyon m3’lere çıkarttıysak bu ciddi bir çalışmadır. Rampa satışlarını artırmaya çalışıyoruz. Yani rampa dediğimiz orman içerisindeki satış yerlerini artırıp sektörün üzerine bir de tekrar yükleme, taşıma, istifleme maliyetlerini eklemeyelim diye uğraşıyoruz. Bunların her biri ciddi anlamda sektörün hammadde girdi maliyetlerini düşürmek için yapılan eylemlerdir. Bugün her ne kadar dikili ağaç satışları sektörün karşısındaymış gibi gösterilmeye çalışılsa da sektördeki arkadaşlarım bunu çok net biliyor. Tamamen onlar için çok ciddi bir ayrıcalık, doğru bir uygulamadır. Evet, işçilik noktasında sıkıntıları var bu sistem mutlaka dönüşecek dönüşmek zorunda. Biz sektöre hammadde garantisi veriyoruz. Amaç yerli işçi ve yerli üretim. Bu sancılı süreç en fazla 3 yıl devem edecektir. Bu dönüşüm mutlaka sağlanacaktır.

Tevfik Dedebaş: Türkiye’de dikili ağaç satışının m3 fiyatı 35 dolar, Rusya’da 3 dolar. Kiralamadan vazgeçtim dikili alanı size tahsis ediyor, sektöre veriyor Rusya’da. OGM’nin bu konuya ciddi el atması gerekiyor.

Kenan Akyüz: Rusya ormanın çok olduğu bir yer olduğundan bu fiyatların olması normal. Avrupa’yla kıyasladığımızda ise daha pahalıdır. Kanunumuzda 30. madde açık artırmanın esas olduğunu söyler. Arz- talep dengesiyle alakalıdır. Burada hammadde maliyetlerini kalem kalem açıkladım size. Devlet OGM bütçesinden değil de, genel bütçeden karşılarım derse maliyet unsurlarını kaldırırız tabii ki.

 

 adsc05770

ORSİAD: Kenan Bey, son sözü size bırakıyoruz.

Kenan Akyüz: 2017 yılı için biz de ümitliyiz, sıçrama yılı olacağını umuyoruz. Federasyon konusuna gelince özellikle Orman Genel Müdürlüğü karşısında güçlü bir ormancılık sektörü görmek ister. Ki bu da karşılıklı gelişir zaten. Diğer ayak da kalkınmış orman köylüsüdür. Arkadaşlarımızın her türlü desteği vereceğini biliyorum. Bunun da bir araya gelerek daha güçlü STK’lar aracılığıyla yapılması daha uygun olacaktır. Son olarak, Orman Genel Müdürlüğü olarak dikili ağaç satışlarında ısrarcı olacağız. Bu OGM’nin gelecek projesidir. Maliyetlerin düşürülmesi konusunda elimizden geleni yapacağız. Profesyonel işgücüne geçiş noktasında üretim işçiliğinin mekanizasyona dönüşmesini sağlayacağız. Sizlerden de destek bekliyoruz.