Sivas’ta yaşayan evli ve iki çocuk babası Cemal Okul, 1985 yılında evinde hobi olarak ahşap oyuncaklar üretmeye başladı. Bir süre sonra ise atölye açarak çalışmalarına orada devam etti ve ürettiği oyuncakları pazarlamaya başladı. Çocuk sağlığı için uzman görüşlerinden yola çıkarak imalatlar yapan Okul, meslekte 33 yılını geride bıraktı.
Oyuncak yaparken öncelikle çocukların sağlığını dikkate aldığını belirten Okul, oyuncakların keskin köşeli olmamasına, çocuğun elini kesebilecek, sıkıştırabilecek herhangi bir mekanizmasının bulunmamasına dikkat ediyor. Oyuncaklarda genellikle gürgen, ıhlamur, akasya, akçaağaç ve maun gibi sık dokulu ağaçları tercih eden Okul, yaptığı araştırmalar sonucunda sağlığa zararlı olmayan boyaları tercih ediyor. Okul, topaç, zeka geliştirici oyunlar, hayvan figürleri ve araba gibi ahşap oyuncaklar üretiyor. Oyuncaklar çeşit ve ebatlarına göre 5 ile 150 lira arasında değişen fiyatlardan satılıyor. Yaptığı oyuncakları ise İstanbul, İzmir, Antalya gibi şehirlere gönderen Okul, siparişlere yetişmekte zorluk çekiyor.
Türkiye’ye son yıllarda özellikle Çin’den yüklü miktarda oyuncak geldiğini ifade eden Okul, “Çinliler yüzlerce çeşit oyuncak yapıyorlar. Ama bu ürünlerin sağlıklı oldukları çok şüpheli. Ağır metal içeren boyalar kullanıyorlar. Bu ağır metaller de deri yoluyla kana karışıyor. Kana karıştıktan sonra da hayati organlarda yerleşim sağlıyor. 20-25 yıl sonra da tehlikeli bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor. Ben böyle bir sonuç doğuracak işlemleri yapmaktan kaçınıyorum. Ağaç zaten organik bir malzeme. Kullandığımız boyalarda ‘N71-3’ standartlarına uygun. Çocuklarımız için herhangi bir tehlike içermiyor. Bizim ürettiğimiz oyuncakları çocuklar ısırıp, üzerindeki boyaları yutsalar dahi bir tehlikesi yok. Gıda güvenliğine uygun boyalar. Ahşap oyuncakları tercih eden anne ve babalar çocuklarını daha fazla düşünüyor” dedi.
‘ÇOCUKLAR OYUNCAKLARIYLA BAĞ KURUYOR’
Çocukların, oyuncakları ile aralarında bir bağ oluştuğunu ve oyuncak kırıldığında onu atmak istemediğini ifade eden Okul şöyle devam etti: “Sağlamlık açısından ahşap ile plastiği karşılaştırdığımız zaman ahşap eğer kalın malzemelerden üretiliyorsa çok daha dayanıklı oluyor. Örneğin tekerleri bağladığımız zaman bağlantıların kalınlıkları çok önemli. Kırıldığı zaman da çocuğa herhangi bir zararı dokunmaz çünkü kesici bir tarafı olmaz. Ama plastik oyuncak kırıldığı zaman bütün kırılan parçaları kesicidir. Bu açıdan da değerlendirdiğimiz zaman tabi ki ahşap yine ilk sırada yer alır. Ahşap oyuncak kırıldığında çocuğun onu tamir etme şansı var. Yapıştırma veya o kırılan parçayı değiştirme şansı var. Çocukla oyuncak arasında duygusal bir bağ oluşuyor. Kırılsa bile bu oyuncağı atmak istemiyor, tekrar dönüştürmek istiyor. Ebeveynler kendi imkanları ile de bu oyuncakları tekrar tamir edip çocuğuna verme şansına sahip oluyorlar.”
‘ÇOCUĞUN KATKI VERMESİ LAZIM’
Oyuncak üretiminde önemli olan şeyin, çocuğun etkilenebileceği, fayda sağlayabileceği ürünler olduğunu ifade eden Okul şunları söyledi: “Bir oyuncağın, oyuncak özelliğini alabilmesi için çocuğun en az yüzde 50 oranında o ürüne katkı vermesi gerektiğini öğrendim. Mesela bir kumandalı arabayı alıyorsunuz oyuncak diye, çocuk onu hemen kırıp dağıtıyor. Çünkü katkı vermiyor. Pilli bir araç, düğmeye bastığın zaman çalışıyor. Oyuncak değil makine. Onun oyuncak olabilmesi için çocuğun itmesi veya çekmesi lazım. Yani çocuğun bir şeyler vermesi lazım ona ki oyuncak özelliğini alabilsin. Çocuğun oyuncakları kırmamasının, uzun süreli oynamasının etkilerinden birisi de budur. Çocuğun ona katkı vermesi gerekiyor.”