İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin desteği ile yapılan araştırma, iklim değişikliği ile mücadelede karbon salımının azaltılması konusunda Türkiye’nin eğilimini ortaya koydu. Doç. Dr. Ayşe Uyduranoğlu ve Doç. Dr. Serda Selin Öztürk’ün yaptığı araştırmaya göre toplum karbon vergisini elde edilecek gelir çevre koruma projelerine harcanırsa, uluslararası karbon vergisi uygulamasını ise her ülkenin elde ettiği gelir o ülke bütçesine aktarılırsa kabul ediyor
Paris Anlaşması gereği iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında yeryüzü sıcaklık artışının bu yüzyıl sonuna kadar 20C ile sınırlandırılması gerekiyor. Bu hedefe ulaşmak için uygulanması gereken politikaların başında ise karbon vergisi geliyor. Türkiye’de toplumun bu konuda ne düşündüğünü ortaya koymak için gerçekleştirilen “Türkiye Toplumunun Ulusal ve Uluslararası Karbon Vergisine Verdiği Destek ve Vergi Gelirlerinin Harcanmasına İlişkin Tercihleri”araştırmasının sonuçları açıklandı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ayşe Uyduranoğlu ve BİLGİ İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serda Selin Öztürk tarafından gerçekleştirilen saha çalışmasın sonuçlarına göre, toplum karbon salımının azaltılması için uygulanabilecek uluslararası karbon vergisini “elde edilen gelirin Türkiye’de harcanması” koşuluyla destekliyor.
12 ilde saha araştırması
Araştırmanın saha çalışması Adana, Erzurum, Bursa, Ankara, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Malatya, Samsun, Tekirdağ ve Trabzon’da olmak üzere 12 ilde yürütüldü ve iklim krizinin neden olacağı çevresel faktörleri bilen, 18 yaşından büyük 714 kişi baz alındı. Doç. Dr. Uyduranoğlu; ““Yaptığımız saha çalışmaları da ortaya koyuyor ki; iklim krizi hepimizin farkında olduğu bir sorun. İklim krizinin etkileri ülkelerin coğrafik konumlarına bağlı olarak farklılık gösterse de tüm gezegen bu değişimlerden etkileniyor. Bu nedenle krizi küresel anlamda görmeli ve küresel bir iş birliğine gidilmeli” dedi.
26 yılda iki kata yakın artış
İklim değişikliğinin yarattığı tahribatın ekonomik bir sorundan ziyade, bir güvenlik krizi olduğuna ve gerçek bir mücadele için uluslararası iş birliğinin gerekli olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Uyduranoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sadece gelişmiş ülkelerin değil, gelişmekte olan ülkelerin de sera gazı salımlarını azaltarak uluslararası çabalara destek vermesi gerekiyor. Çin, Hindistan, Türkiye gibi ülkelerde sera gazı salımları yükseliş trendine sahip. Türkiye’nin 1990 yılı kişi başı sera gazı salımı 3,77 iken, 2016 yılında bu oran 6,3’e çıktı. Müzakereler sonrasında bir önlem almadı ama sektörlere göre sera gazı envanteri tutuluyor. Türkiye, 2030 yılına kadar tahmin edilen artıştan %21 azaltma yaşamayı hedefliyor.”
“Karbon salımında 17. sıradayız”
Türkiye’nin sera gazı salımı yüksek ülkeler listesinde 17. sırada olduğunu ve iklim değişikliğini tetikleyen bu durumun hem ekonomi hem de insan sağlığı açısından sakıncaları olduğunu belirten Doç. Dr. Uyduranoğlu, çözüm önerilerini anlattı; “İklim değişikliğiyle mücadeleye iki yaklaşım var. Birincisi sera gazı salımlarını azaltmaya odaklanan ve küresel düzeyde etkileri olabilecek azaltım politikası. İkinci seçenek ise iklim değişikliğine uyum sağlayarak olumsuz etkilerinden en az düzeyde etkilenmeyi amaçlayan uyum politikası. Fakat azaltım politikaları içinde en etkili politikalardan biri kabul edilebilir bir karbon vergisi koymak.” Vergi konusunda oluşabilecek önyargılara da değinen Doç. Dr. Uyduranoğlu; “Türkiye’de vergi gelirlerinin yüzde 50’si tüketim vergilerinden oluştuğu için önyargı oluşabilir. Bu önyargıyı yıkmak için hükümetin kendini iyi anlatması, karbon vergisinin gelirinin iklim değişikliği ile mücadelenin hangi safhalarında nasıl harcanacağını aktarması gerekiyor. Vergi konusunda yapılan güven araştırmaları da toplumun güven eğiliminin bu yönde olduğunu ortaya koyuyor” dedi.
Karbon vergisine destek artıyor
Projenin diğer araştırmacısıDoç. Dr. Serda SelinÖztürk, toplumun genel kaygısının robotlaşma ve işsizlik olduğunu fakat iklim değişikliğinin de büyük bir sorun olarak görüldüğünü belirtti. Öztürk, “Önlem alınmaması halinde iklim değişikliğinin gelecek nesiller üstünde etkili olacağı aşikâr. Bu nedenle çocuk sahibi olan katılımcıların karbon vergisine verdikleri desteğin daha yüksek olmasını bekledik fakat sonuçlar istediğimiz düzeyde olmadı. Yine de gelir seviyesinin karbon vergisine verilen desteği artırdığını gözlemledik” dedi. Ulusal karbon vergisinin rekabete zarar vereceğini düşünenlerin ulusal karbon vergisine verdiği desteğin azaldığına da dikkat çeken Doç. Dr. Öztürk, uluslararası karbon vergisine desteğin arttığını ve verginin uluslararası düzeyde uygulanmasının rekabet üstünlüğünü yitirmesine neden olmadığını belirtti.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hakkında:
1996 yılında Türkiye’de üniversite yaşamına yeni bir soluk getirmek amacıyla yola çıkan ve kurulduğu günden bu yana öğrencilerine uluslararası gelişim fırsatları sunan İstanbul Bilgi Üniversitesi, Laureate Uluslararası Üniversiteler Ağı’nın Türkiye’deki tek üyesidir. Yaklaşık 1500 kişilik bir öğretim kadrosuna sahip olan İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin 25.000’i aşkın öğrencisi ve 30.000’i aşkın mezunu bulunmaktadır. İstanbul Bilgi Üniversitesi, Sosyal ve Beşeri Bilimler, Hukuk, İşletme, İletişim, Sağlık Bilimleri, Mimarlık ve Mühendislik ve Doğa Bilimleri fakültelerinin yanı sıra yüksekokulları, meslek yüksekokulları ve enstitüleri çatısı altında 150’yi aşkın ön lisans, lisans ve doktora programı sunmaktadır. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin İstanbul’un merkezinde, santralistanbul, Dolapdere, Kuştepe ve Kozyatağı olmak üzere dört kampüsü bulunmaktadır. Yükseköğretim Derecelendirme Kuruluşu QS’in, 2019 yılı “Gelişmekte Olan Avrupa Ülkeleri ve Orta Asya Üniversiteleri Sıralaması”nda BİLGİ, en iyi 140 üniversite arasında yer almaktadır