Asya kıtasının biokütle talebi hızla artıyor. Bu kapsamda Güney Kore ve Japonya’nın odun peleti ithalatı geçtiğimiz birkaç yıl içinde katlanarak arttı. Talep hızlı bir ivme ile yükselmeye devam ediyor.
Güney Kore, 2017 yılında, 2012 yılında ithal ettiğinin 20 kat daha fazlasını yani 2,4 milyon ton (Mt) odun peleti ithal etti. Japonya hâlihazırda daha küçük bir Pazar gibi görünse de etkileyici bir büyüme gösterdi. Japonya, 2017 yılında 2012 yılında gerçekleştirdiği ithalatın 7 misli ithalat yaparak, 500.000 tondan fazla odun peleti ithal etti. PKS (Palm Çekirdeği Kabuğu) tüketimi de benzer bir oranda yükselerek 2017 yılında 1,5 Mt’a çıktı.
Güney Kore belirsiz
Güney Kore’nin biokütle talebi, yüzde 10 yenilenebilir elektrik payını 2024 yılına kadar ulaştırmayı hedefleyen, “Yenilenebilir Portföy Standardı”nca destekleniyor. Yenilenebilir Portföy Standardının gereksinimlerinin karşılanması doğrultusunda, standardı gerçekleştirmesi zorunlu olan şirketler kendi yenilenebilir elektriklerini üretebilmekte veya yenilenebilir diğer elektrik üreticilerinden “Yenilenebilir Enerji Sertifikaları” (REC) satın alabilmekte. Bununla birlikte, Kore sübvansiyon sistemi şu anda çok fazla belirsizliğe maruz kalmış durumda. Odun peletleri de dâhil olmak üzere bazı teknolojilerin Yenilenebilir Enerji Sertifikası (REC) ağırlıklarına getirilen değişiklikler, böylesi teknolojilerin değerlerini önemli ölçüde azaltabilir.
Japonya’da popüler
Japonya’da, pazar yenilenebilir enerji üreten firmalara 20 yıl destek sağlayan bir şebekeye satış tarifesi (FIT) programı ile destekleniyor. Biokütle büyük ölçüde popülerlik kazandı. Mart 2017’ye kadar biyogaz projelerinin neredeyse 12 GW’lık kısmı, şebekeye satış tarifesi (FIT) programı kapsamında onaylandı ve bu miktar Japonya’nın En İyi Enerji Karışımı 2030 senaryosunda öngörülen 2.7 ila 4GW arasındaki miktarı fazlasıyla aştı. Bu durum, Japon Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı’nın (METI) biokütle gücünün daha da büyümesini engellemek için harekete geçmesine yol açtı ve “2018 yılı yeni biokütle uygulaması>10MW“ ana şebekeye satış tarifesi (FIT) programından çıkarıldı ve yeni bir ihale sistemine geçildi.
Biokütle talebinde böylesi büyük ölçekte bir potansiyel büyüme çok fazla dikkat çekti. Dünya çapında biokütle üreticileri ve kullanıcıları artık Asya’yı ciddi bir şekilde izlemekte ve büyüyen pazarın mevcut küresel ticaret akışını nasıl etkileyebileceğini anlamak istemekteler. Asya biokütle talebinin geleceği belirgin olmaktan çok uzakta ve büyümesini ciddi şekilde kısıtlayabilir.
Hawkins Wright’ın Analiz Raporu
Hawkins Wright, birkaç ay, gelişen biokütle pazarının gerçek mahiyetini tespit etmek için kapsamlı saha çalışmaları, saha ziyaretleri, toplantılar ve nicel ve nitel analizler gerçekleştirdi. Bu araştırma, 120 sayfalık bir çok müşteriyi içeren yeni yayınlanan “Asya Pasifik Biokütle Arz ve Talebinin 2030 Yılına Kadar Stratejik Olarak Değerlendirilmesi ” adlı raporla eşsiz bilgiler sağladı.
Bu çalışmanın önemli bir kısmını, bahsedilen yeni pazarın ihtiyacını karşılayabilecek uygun biokütle kaynaklarının belirlenmesi oluşturmakta. Hawkins Wright, gereksinim duyulacak biokütle miktarları ve bu miktarların nereden elde edilebileceğiyle ilgili sorulara ayrıntılı cevaplar vermekte.
Talebi karşılayacak derecede biokütle bulunmakta mı?
Rapor, üç ana biokütle türü olan odun peletleri, odun yongaları ve PKS (Palm Çekirdeği Kabuğu) miktarları ve maliyetleri hakkında ciddi anlamda değerlendirilmiş veriler sunmakta. Raporda sadece yerel kaynaklar değil, aynı zamanda Asya Pasifik Kıyısı çevresindeki hammadde tedarik bölgelerinden ekonomik biçimde taşınabilecek kaynakları da dikkate almakta. Bunlar, Güney Doğu Asya (Vietnam, Endonezya, Malezya, Tayland ve Filipinler), Kuzey Doğu Asya (Çin ve Doğu Rusya), Avustralya, Kuzey Amerika (British Columbia eyaleti, ABD Pasifik Kuzey Batı ve ABD Güney) ve Latin Amerika.
Yine hiçbir yerde rastlanmayacak şekilde, rapor, Asya’daki kamu hizmetlerine (elektrik, gaz, su) kaynak sağlayabilecek çeşitli biokütle tedarik zincirlerinden ortaya çıkan sera gazı emisyonlarının ayrıntılı analizini içermekte. Araştırmanın bir diğer önemli yanı, Japonya ve Kore’deki biokütle enerji üretiminin ekonomisinin değerlendirilmesi. Yeni enerji santralleri ve kooperatiflere dair çeşitli maliyet ve gelir akışlarını araştıran Hawkins Wright, bu tür (varsayımsal) projelerde biokütle yakıtları için ne kadar ödeme yapılabileceğini hesaplamakta. Bu bilgiler, proje geliştiricilerinin ve biokütle yakıt tedarikçilerinin, girişimlerinin ekonomik anlamda fizibilitesi olup olmadığını belirlemelerine yardımcı olacak.
Son olarak, bu rapor, bu gelişen pazarda yatırımcılar için bazı önemli risklere dair elde edilen bilgilere dayalı bir değerlendirme sağlamakta. Siyasi risk, lojistik, sürdürülebilirlik, bankalarca kabul edilirlik ve ham madde tedarik riski bu piyasada faaliyet gösteren şirketlerce dikkate alınması gereken önemli hususlar.