Başkent Ankara, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu’nun ortasında ulaşımı zor ve çorak bir araziydi.
İklimi de çok sert olan şehrin ilk yıllardaki nüfusu da oldukça azdı. Yaz aylarındaki rüzgarlarla etrafı çok fazla toz olan şehirde kış ayları da oldukça zorlu geçiyordu.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında başkentte Yakup Kadri ile aynı evde kalan Falih Rıfkı Atay, hatıralarında o yılları anlatıyor.
‘İlk kış, Ruşen Eşref’in evine ziyarete gitmiştik. Ana yolun bir dere aşırı sırtında idi. Biz evde iken kar yağdı, mübalağa etmeyeyim ama galiba iki gün iki gece kımıldayamadık, misafir kaldık.”
Ankara bu derece bir yokluk ve imkansızlık içerisindeyken, bir başkente yakışacak şekilde yeniden kurulmalıydı.
Bu yoldaki imar faaliyeti kapsamında, 1925 yılında Mustafa Kemal Paşa tarafından satın alınan 20 bin dönümlük arazide çiftlik çalışmalarına başlandı. Ankara’da iklim koşulları sebebiyle tarımın imkansız olacağı yönündeki söylentilere aldırmayan Gazi, burada verimli bir çiftliğin kurulabileceğine inanıyordu.
Çiftliğin sorumluluğu, iyi bir ziraat eğitimi görmüş olan Tahsin (Çoşkan) Bey’e emanet edildi ve kendisi buraya müdür tayin olundu.
Tahsin Bey nezaretinde iki traktörle işe başlandı. Çok büyük zorluklarla karşılaşılacağı, daha işe başlar başlamaz anlaşılmıştı. Fakat bütün bu imkansızlıkların yanında, bu ilk adım her şeye rağmen netice verecekti.
Orman Çiftliği sadece Atatürk’ün kendi kullanımı için kurdurttuğu bir yer değildi. Çiftliğin çeşitli amaçları vardı.
Evvela çorak olan araziyi ağaçlandırmak ve bölgedeki mevcut bataklığı ıslah ederek havayı iyileştirmek, daha sonra ise uygulanacak olan ziraî faaliyetlerle ve hayvan yetiştiriciliğiyle, bu iki işle geçinecek olan köylü ahaliye bir örnek teşkil etmekti.
Aynı zamanda tarımda makine kullanımının tecrübeyle gösterilmesinin yanı sıra, ahalinin de dolaşabileceği temiz bir yeşil alan ve ziraat öğrencilerini staj yaparak tecrübe kazanabileceği bir ortam olarak düşünülmüştü.
Çiftlik ilk ürünlerini verene kadar ise birçok zor günden geçildi. İlk zamanlarda hayvanlar hastalanıyor, ekilen ürünlerden randıman alınamıyordu.
Tam da bu sıkıntılı günlerde Falih Rıfkı Atay bir anısını anlatıyor:
”Çiftlik işleri iyi gitmiyordu. Atatürk ömrünü pek kıt kanaat geçirmiş olduğundan, para katbetmesini pek sevmezdi. Alacakaranlıkta bir aralık köşkün önündeki havuzun fıskiyesini açmışlardı. Hiç de zevkli olmayan müdür, havuzun içine renkli ampuller koydurmuş oluğundan, mavili kırmızılı yeşilli bir su yelpazesi açılmaya başladı.
Atatürk: A Mustafa Kemal, sen çiftçi misin? Hayır. Ziraat mı okudun? Hayır. Babadan mı gördün? Hayır. İşte böyle bilmediğin şeylere karışanlara sular bile güler, demişti.”
İlk yıllarda bu şekilde zarar eden çiftlik, zaman geçtikçe yapılan emeklerin karşılığını vermeye başladı.
1930’da ufak çaplı bir pulluk fabrikası dahi kurularak burada ihtiyaç olunan tarım aletleri üretilmeye çalışıldı. Çiftlik mahsulü Süt ve süt ürünleri, yumurta, bal, çeşitli meyve ve sebzeler makul fiyatla satılmaya başlandı. Günümüzde halen Atatürk Orman Çiftliğinde bu tip ürünlerin başarıyla üretilip satışa sunulmaktadır.
2013 yılında Atatürk Orman Çiftliği sınırları içerisinde, Beştepe mevkiinde günümüzde kullanımda olan Cumhurbaşkanlığı Sarayının inşasına başlandı.
Beraberinde birçok tartışma ve davaları getiren inşaat için Danıştay tarafından 4 Mart 2014’te durdurulma kararı verildiyse de zaten büyük bir bölümü tamamlanmış olan inşaata devam edildi. Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından 29 Ekim’de resmen kullanıma açıldı. Çankaya Köşkü ise Başbakanlığın kullanımına tahsis edildi.
Günümüzde Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi olmasının yanı sıra, burası toplantılar, balolar, ziyafetler, açılışlar gibi çeşitli birçok etkinliğe de ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca kompleks içerisinde 2015 yılında açılışı yapılan Millet Camii bulunmaktadır.