Makine İhracatçıları Birliği’nin (MAİB) Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini 14 Nisan tarihinden itibaren devralan Kutlu Karavelioğlu, makine imalat teknolojisinin bağımsız ve hızlı ilerlemenin en önemli unsuru olduğunu vurgulayarak, “Dış ticarette etkin bir varlık gösterebilmek için markalaşma ve kurumsallaşma çalışmalarına ağırlık vermemiz gerekiyor. Firmaların nitelikli ürünler üretmesi, kalite standartlarını yükseltmesi, pazarlama ve tanıtım faaliyetleri konularına yoğunlaşması hem marka değerlerine hem ihracatlarına olumlu yansıyacaktır. Türk makinecileri olarak teknolojinin hem takipçisi hem temsilcisi olmalıyız” mesajını verdi.
MAİB’in 11 binin üzerinde makine ihracatçısıyla Türkiye’yi ileriye taşıma ve değer katma misyonuyla hareket ettiğini dile getiren Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu, ihracatçıların ihtiyaçlarını ifade edebilmeleri yönünde bir lobi gücü oluşturduklarını açıkladı. “Makine ihracatçıları ve kullanıcılarını farklı kanallardan çeşitli mekanizmalarla sürekli bilgilendirdiğimiz son 15 yıllık dönemde, sektörümüz ihracatını 9 katına çıkardı” diyen Karavelioğlu, Yeni Yönetim Kurulu döneminde de ihracatçıların ortak menfaatlerine uygun, yenilikçi çalışmalarla dünya makine ticaretindeki pazar paylarını yükseltmek üzere çalışacaklarını kaydetti. Karavelioğlu, “Birliğimiz etki gücünü sürekli artırarak, makine sektörünün sözcüsü haline geldi. Gelecek dönemde yapacağımız yeni çalışmalarla bu alandaki varlığımızı daha da güçlü hale getirmek istiyoruz” dedi.
Yapılan yatırımların da etkisiyle ihracatını 2017 yılı sonunda 14,9 milyar dolara taşıyan makinecilerin, 2018 yılında ihracat hedefini 18 milyar dolar olarak belirlediğini vurgulayan Karavelioğlu, dış ticarette etkin bir varlık gösterebilmek için markalaşma ve kurumsallaşma çalışmalarına ağırlık vermek gerektiğine dikkat çekti. Bu noktada sektördeki firmalara; nitelikli ürünler üretmeleri, kalite standartlarını yükseltmelerini, pazarlama ve tanıtım faaliyetleri konularına yoğunlaşmalarını tavsiye eden Karavelioğlu, “Türk makinecileri olarak teknolojinin hem takipçisi hem temsilcisi olmalıyız” yorumunda bulundu. Kutlu Karavelioğlu, yeni MAİB Başkanlığı görevine ve dönemine ilişkin görüşleri ile sektörün gelişimi için firmalara mesajlarını şöyle aktardı:
14 Nisan’da Ankara’da gerçekleştirilen Makine İhracatçıları Birliği’nin Seçimli Olağan Genel Kurulu’nda, Adnan Dalgakıran’ın 12 yıldır yürüttüğü Başkanlık görevini siz devraldınız. Yapacağımız sohbetimizde özellikle yeni görevinizle birlikte MAİB’in gelecek dönem çalışmaları hakkında sizden bilgiler almak istiyoruz. Ancak öncelikle MAİB’in Türkiye makine sektörü açısından önemini ve üstlendiği misyonu kısaca bize aktarır mısınız? MAİB, makine ihracatçıları ve sektörü için nasıl bir boşluğu dolduruyor ve ne anlam ifade ediyor?
Gücünü makine sanayiinin sektörel örgütlenme kapasitesinden alan bir ihracatçı birliği olarak Makine İhracatçıları Birliği, daha genel adıyla “Türkiye’nin Makinecileri” aynı veya yan sektörlerde faaliyet gösteren firmalar arasında bir dayanışma ve işbirliği platformudur. Türkiye’nin teknolojik gelişiminde stratejik bir sektör olarak, üye firmaların ortak talep ve ihtiyaçları ekseninde çalışmayı temel vazifemiz olarak addediyoruz. İhracatçı firmaları bir çatı altında topladığımız 2002 yılından bu yana, ekonomik ve sosyal hedeflerimiz doğrultusunda sektörün gelişimine önemli katkılarda bulunduk. Firmaların taleplerinin doğru şekilde değerlendirilmesi ve karar mekanizmalarına doğrudan aktarılması konusunda önemli bir görevi icra ediyoruz. İhracat pazarlarında büyürken, sektörel bilgi ve deneyimimizi artırarak makine küresel rekabet gücümüzü yükseltiyoruz. 11 binin üzerinde makine ihracatçımızla ülkemizi ileriye taşıma ve değer katma misyonuyla hareket ediyoruz.
Türkiye’de 11 binin üzerinde makine ihracatçısının temsil edildiği tek ihracatçı birliği olan MAİB’in bugüne kadar yaptığı çalışmalara baktığınızda neleri başardığını ve sektör adına neleri hayata geçirdiğini söyleyebilirsiniz? MAİB, sektörün gelişiminde nasıl bir itici güç oldu?
Birliğimiz Türkiye’de makine kavramının anlaşılmasına ve sektörel dayanışma kültürünün oluşmasına önemli katkı sağladı. İhracatçılarımızın ihtiyaçlarını ifade edebilmeleri yönünde bir lobi gücü oluşturdu. Sanayileşmenin en önemli lokomotifi olan makine sektörü, bu alanda yapılan yatırımlar sayesinde imalat ve ihracat hususlarında ciddi bir ivme kazandı. Makine ihracatçıları ve kullanıcılarını farklı kanallardan çeşitli mekanizmalarla sürekli bilgilendirdiğimiz son 15 yıllık dönemde, sektörümüz ihracatını 9 katına çıkardı. Teknolojideki değişimlere hızlı adapte olan makine sanayi, verimlilik odaklı anlayışı sayesinde kaliteli ürünleri rekabetçi fiyatlarla sunabilme kapasitesine ulaştı. Ülkemizin kalkınma hedefleri doğrultusunda katma değer, refah ve istihdamı artırmaya destek olundu.
Öte yandan MAİB hangi konularda sektör için bugüne kadar yetersiz kaldı? Bundan sonraki proje ve çalışmalarda bu eksiği kapatmak adına ne gibi çalışmalar yapılmasını düşünürsünüz?
Her sektörel örgüt gibi, biz de kendi iştigal alanımızda olan konulara öncelik veriyoruz. Çeşitli yayınlar, araştırmalar ve envanter çalışmalarıyla sektörün taleplerini imkanların el verdiği ölçüde anlamaya ve bu taleplere yanıt vermeye çalışıyoruz. Sadece ihracatçı birliklerinin değil, hiçbir platformun bir sektörün tamamının talep ve beklentilerine yüzde yüz yanıt verebilmesi mümkün değildir. Önemli olan çalışmaların sürekliliğini sağlayarak daha fazla memnuniyet oluşturabilmektir. Birliğimiz bu yöndeki etki gücünü sürekli artırarak, makine sektörünün sözcüsü haline gelmiştir. Gelecek dönemde yapacağımız yeni çalışmalarla bu alandaki varlığımızı daha da güçlü hale getirmek istiyoruz.
Türkiye makine sektörünün ihracat gelişimi/artışı hakkında istatistiksel bilgiler verir misiniz? Bu yılsonu itibarıyla ihracat miktarı hedefi nedir? Sektör, ihracatını 2023 yılında hangi noktaya getirmeyi hedefliyor?
Makine sektörünün, 2001 yılındaki ihracatı yaklaşık 1,7 milyar dolar seviyesindeydi. Makine ticareti, 2008-2009 döneminde yüzde 22 ve 2014-2015 döneminde yüzde 10 olmak üzere iki kere ciddi düşüş yaşamasına rağmen uluslararasında geliştirdiği işbirlikleriyle pazar payını arttırarak ihracatta yeniden yükseldi. Sektörümüz yapılan yatırımların da etkisiyle ihracatını 2017 yılı sonunda 2001 yılına oranla 9 katına çıkararak 14,9 milyar dolara taşıdı. Birliğimizin çalışmaları ve firmalarımızın gayretiyle, sektörün aynı dönemde Türkiye’nin toplam ihracatındaki payı 2 katına çıkarıldı.
Bu rakamlar gayet olumlu olmakla birlikte, biz gelecek hedeflerimizi sadece rakamlar üzerinden tanımlamıyoruz. Türkiye’nin Makinecileri olarak, katma değeri yüksek ürün ihraç etme, gelişmiş pazarlarda güçlü bir oyuncu olma, verimlilik ve teknoloji odaklı, rekabetçi bir sektör olma amaçlarına hizmet ediyoruz. Bugüne kadar bu yönde ciddi bir gelişim sağladık, hedeflerimize ulaşacağımıza inanıyoruz.
Bu hedefleri göz önünde tutarak, MAİB Başkanı olarak Türk makine üreticisi ve ihracatçılarının, yurtdışı satışlarını artırmaları için tavsiye ve önerileriniz neler olur?
Dış ticarette etkin bir varlık gösterebilmek için markalaşma ve kurumsallaşma çalışmalarına ağırlık vermemiz gerekiyor. Firmaların nitelikli ürünler, kalite standartlarının yükseltilmesi, pazarlama ve tanıtım faaliyetleri konularına yoğunlaşması hem marka değerlerine hem ihracatlarına olumlu yansıyacaktır. Türk Makinecileri olarak teknolojinin hem takipçisi hem temsilcisi olmalıyız. Makine imalat teknolojisi bağımsız ve hızlı ilerlemenin en önemli unsurudur. Bugün savunma sanayi başta olmak üzere pek çok stratejik alanda kendi mühendislerimizin geliştirdiği teknolojiler kullanılıyor. İnşaat, savunma, otomotiv sektörü gibi güçlü sektörlerle oluşturulan doğru işbirlikleriyle Türkiye Makinecilerinin dünyanın her yerinde varlık göstereceği inancındayım.
MAİB sadece Türkiye’de değil, yurtdışında da sektörel birçok platformda Türk makine sektörünü temsil ediyor. Yapılan bu yurtdışı çalışmalarınız ve sektöre getirileri hakkında bilgi verir misiniz? Gelecek dönemde yurtdışında sektörün tanıtımı ve temsiline ilişkin yapılması planlanan çalışma ve projeler nelerdir?
Kaliteli ürüne talebi arttırabilmenin yolu sadece fiyat rekabetiyle yarışmaktan değil, markalaşma çalışmalarını başarıyla yürütebilmekten geçiyor. Markalaşma çalışmalarının merkezinde ise pazarlama ve tanıtım faaliyetleri var. Bu yıl Hannover Messe’ye 102 Türk firmasıyla katılarak dünya genelinde birçok ziyaretçiyle buluştuk. Türkiye’nin Makinecileri’nin etkili tanıtım çalışmalarıyla önemli ticari işbirliklerinin temellerini attığımız bir fuar oldu. Ayrıca Intermat 2018’e de 52 Türk firmasıyla katılım gösterdik. 14-18 Mayıs’ta Moskova’da düzenlenen Metalloobrabotka (Metal İşleme Teknolojileri Fuarı) ve aynı tarihlerde Münih’te düzenlenen IFAT’a (Çevre ve Su Teknolojileri Fuarı) katılacağız. Buralarda dünya genelinden 200 bine yakın ziyaretçiyle buluşmayı ve kuracağımız iştiraklerimizle marka değerimizi arttırmayı planlıyoruz.
Sektörde yaşanan en önemli 3 sorun nedir diye sorduğumuzda öncelikleriniz neler olur? Bu sorunlara ilişkin çözüm önerileriniz nedir? Sektörün gelişimi için bakanlık ve devlet nezdindeki talep ve beklentilerinizi aktarır mısınız? Sektör devletten hangi konularda destek bekliyor?
Sektörün çözümünü beklediği konulardan biri Kamu İhale Kanununda yapılan değişiklik kapsamında ilan edilen yerli malı listelerinin genişletilme ihtiyacı. Değişiklik kapsamında, yapım işlerinde kullanılacak makine ve ekipmanların tamamına ya da belli bir kısmına yerli malı şartı getirilmesi üzerinde çalışılıyor. Ancak ihale konusu olabilecek ürün listelerinin oldukça dar kapsamlı olduğu kanaatindeyiz ve ürün listelerinin genişletilmesi gerektiği yönündeki düşüncelerimizi ilgili Bakanlıklarımızla paylaşmaya büyük gayret gösteriyoruz.
Bir diğer husus da istihdam ve işgücü piyasası dair… Sektörün gelişiminde öncelikli konulardan biri yurt dışından tasarım ve üretim teknolojisi transferinin ve yabancı personel istihdamının desteklenmesi. Uluslararası teknoloji geliştirme merkezleriyle yapılan transfer anlaşmalarının ve uzman tasarım mühendislerinin Türkiye’de istihdamının Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı oranlarında desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Transfer edilen, yurt dışında yürütülen ya da geliştirilmek üzere yurt dışı kurum ve kuruluşlarla anlaşması yapılan teknoloji geliştirme, proje satınalma faaliyetlerinin yatırım, Ar-Ge ve tasarım ile ilgili teşviklerden yararlandırılmasının da aynı ölçüde önem taşıdığına inanıyoruz.
Yatırım teşvikleri konusunda ise çözüm bekleyen konulardan biri tesislerin yetersizliği ve yatırım maliyetlerinin yüksekliğidir. Firmalarımız sermayelerinin önemli bir bölümünü teknoloji geliştirmek yerine, OSB’ler de dahil olmak üzere arazi, bina ve altyapı yatırımlarına ayırmak zorunda kalıyor. Yatırım teşvikleri hazırlanırken yüksek teknolojili üretimin gerektirdiği beyin gücünün sosyal standartları itibarıyla gelişmemiş yörelerde istihdam edilemeyeceği gerçeği ve sektörün ilişki ağı dikkate alınmalı; sektörün gelişmiş yörelerde yatırım yapabilmesini sağlayacak imkânlar oluşturulmalıdır. Benzer şekilde, teknoloji geliştirme bölgeleri, teknoparklar, kamu arazileri ve sanayi bölgeleri gibi alanlarda mülkiyeti devlette kalacak şekilde, projesine göre 25-49 yıl süre ile bedelsiz arsa tahsisi sağlanmalıdır. Sosyal donatılar ve araştırma merkezleriyle zenginleştirilecek yeni nesil endüstri bölgelerinde TOKİ benzeri kuruluşlarca inşa edilecek üst yapı tesislerinin imalatçılara kiralanmak suretiyle tahsisinin de aynı derecede önemli olduğu, tarafımızdan dile getirilen konulardan biridir.
2014 yılında kurulan Ağaç İşleme Makine ve Yan Sanayisi İş Adamları Derneği’nin (AİMSAD) çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Dernek sektörde sizce nasıl bir boşluğu doldurdu?
Sektörün ağaç işleme makineleri alanındaki imalat gücünü, bir derneğin etki alanında temsil etmek bağlamında AİMSAD’ın kuruluşu önemli bir adım oldu. Faaliyet gösterdiği yaklaşık 3 yıllık dönemde yürüttüğü çalışmalarla AİMSAD, sektörümüze güç kattı. Bu kısa süre içinde Avrupa’daki federasyona kabul edilmesi, yönetiminde görev alması bu makine dalında rekabetçiliğimizin kanıtı. AİMSAD’ın diktiği bayrakla birlikte yirminin üzerinde AB federasyonunda ülkemiz temsil edilir hale geldi. Bu üyelikler ürün bazında mikro ölçekli ticari ve teknik bilgiye ulaşmak, özümsemek ve imalatçılarımıza yaymak imkanı sağlıyor. Bir alt sektörün geleceğini daha isabetli planlamasına olanak veriyor.
MAİB’de yeni Yönetim Kurulu döneminin yeni projelerini neler oluşturacak? Başkanlığını yürüteceğiniz yeni çalışma dönemindeki hedefler ve çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?
Makine ihracatçıları olarak, 2018 yılında ihracat hedefimizi 18 milyar dolar olarak belirledik. Bu yılın ilk çeyreğinde de ihracatımızı artırarak hedefimiz için tüm paydaşlarımızla çalışmaya devam ettik. Uluslararası pazarlarda daha fazla söz sahibi olmak için Türkiye’nin Makinecileri markamızın içini 10 yıldır olduğu üzere dolu tutmayı başarabilmeliyiz. Her geçen gün daha fazla kurumsal hale gelen bu kavram büyük bir dayanışmayı, sektörün tamamına dair makro ve mikro meselelere hâkimiyeti ve hizmette uzmanlığı ifade ediyor. Biz planlı ve belirli bir bütçeye bağlı çalışan bir kurumuz. İhtisas fuarları önemli bir faaliyet alanımız. Yılda 20’den fazla fuara ürün bazında yetkinleşmiş sektörel uzmanlarla birlikte katılmayı görünürlüğümüzü sürekli kılmak bakımından gerekli görüyoruz. Yeni Yönetim Kurulu dönemimizde de ihracatçılarımızın ortak menfaatlerine uygun, yenilikçi çalışmalarımızla dünya makine ticaretindeki pazar payımızı yükseltmek üzere çalışacağız.