1894 yılında, Rusya’nın Yekaterinburg kenti yakınlarındaki bir bataklıkta altın madencileri tuhaf bir şey ortaya çıkardı: 5 metre uzunluğunda oyulmuş ahşap bir idol. Dikkatlice pürüzsüz hale getirilmiş ahşap parçasının hem ön hem de arka yüzünde, zikzak çizgiler ve diğer gizemli detaylarla birlikte tanınabilir insan yüzleri ve elleri tasvir edilmişti. İdolün üzerinde ayrıca “o” şeklinde ağzını açmış bir insan suratı da yer alıyordu. Bu inanılmaz ahşap heykel, bir asırdan uzun bir süredir Yekaterinburg Müzesi’nde sergileniyor ve en fazla birkaç bin yıllık olduğu tahmin ediliyordu. Ancak Antiquity dergisinde yeni yayımlanan bir araştırma, heykelin 11.600 yıl öncesine ait tek bir karaçam kütüğünden yapıldığını ve bunun dünyanın en eski anıtsal sanat örneklerinden biri olduğunu iddia ediyor.
Araştırmacılar, her ne kadar materyali aynı olmasa da, Shigir İdolü’nün yaşı ve görünüşünün, Türkiye’deki en eski anıtsal tapınak Göbeklitepe‘deki dikilitaşlara benzediğini söylüyor. Her iki eser de, buzul çağının natüralist görüntülerinin ötesinde bir sıçramayı temsil ediyor. İdol, aynı zamanda, büyük ölçekli ve karmaşık sanatın birden fazla yerde ortaya çıktığını ve bir zamanlar düşünüldüğü gibi daha sonraki dönemlerde yaşamış çiftçi toplumlar tarafından değil, avcı toplayıcılar tarafından yapıldığını gösteriyor.
Göttingen Üniversitesi’nden arkeolog Thomas Terberger, “Avcı toplayıcıların karmaşık ritüeller ve fikirleri ifade ediş yöntemleri olduğu sonucuna varmalıyız. Ritüeller, çiftçilikle değil, avcı toplayıcılarla başlar.” diyor. 1990’lı yıllarda idole yapılan ilk radyokarbon tarihlendirme, şaşırtıcı bir şekilde eski tarih vermişti: 9800 yıl öncesi. Ancak pek çok akademisyen, sonucu makul olmayan şekilde reddetti. O dönemde akademisyenler, avcı toplayıcıların böyle büyük bir heykel üretemediklerini ve onu süslemek için karmaşık sembolik hayal gücüne sahip olmadıklarını iddia etti.
2014 yılında heykelden yeni örnekler alındı. Yekaterinburg’daki bir basın toplantısında ekip üyeleri, yeni örneklerin 1500 yıl daha eski tarihleri gösterdiğini, yani dünyanın hâlâ son buzul çağdan çıktığı bir tarihte bu heykelin yapıldığını açıkladı. 2014 yılındaki numuneler, kirletilmemiş ya da başka bir şeyden etkilenmemiş olması için kütüğün çekirdeğinden alındı. Monrepos Arkolojik Araştırma Enstitüsü’nden Olaf Jöris, “Kütüğün içine girdiğinizde, tarih daha eskiyi gösteriyor. Bu durum, heykelin dışında bir çeşit koruyucu veya tutkalın kullanıldığının göstergesi.”
19. yüzyılda, idolün orijinal buluntu yerinin yakınında bulunan çizimli bir boynuz, benzer tarihler ortaya çıkardı ve bu da bu sonuçlara güvenilirlik kattı. Heykelin yapıldığı tarih, ormanların daha sıcak Avrasya’ya yayıldığı bir zamanda yapıldığını gösteriyor. Danimarka Ulusal Müzesi’nden arkeolog Peter Vang Petersen, “Doğal ortam değiştikçe, belki de insanların gezinmekte oldukları bilinmeyen orman ortamlarına alışmalarına yardımcı olmanın bir yolu olarak sanat anlayışı da değişiyordu.” diyor.
“Paleolitik dönemde figüratif sanat varken, buzul çağının sonunda mağaralara ve taşlara çizilmiş naturalistik hayvanlar var. Bundan sonra ise yorumlanması zor olan çok stilize desenler görüyoruz. Hala avcılardı fakat artık dünyayı daha farklı görüyorlardı.”
Geçtiğimiz sene Yekaterinburg’da verilen bir konferansta uzmanlar, Shigir idolünün üstündeki sembollerinin anlamını, diğer dönemlere ve daha yakın etnografik örneklerle karşılaştırarak tartıştılar. Bu döneme ait en benzer buluntular, 2500 kilometreden daha fazla uzaktaki Göbeklitepe‘de, avcı toplayıcıların ritüeller için toplandığı ve 5 metre yüksekliğindeki dikilitaşlar üzerine benzer stilize hayvanları çizdikleri yerdi.
Terberger ise daha yeni bir benzer örnek buldu: Pasifik Kuzeybatı’nın totem direkleri, tanrıları onurlandırmak ya da ataları canlandırmak anlamına geliyordu. Araştırmanın eş yazarı arkeolog Mikhail Zhilin, idolün yerel orman ruhlarını veya şeytanlarını tasvir edebileceğini söylüyor. Petersen, zikzak oymaların, tehlikeli veya tabu bir alanı işaretlemek için bir çeşit “Dışarıda Dur” işareti olabileceğini öne sürüyor.
Araştırmalar sürerken, bu idolü yapmış olan toplum hakkında da bilgilerimiz artıyor. Özel ekipmanlarla donanan Zhilin, birkaç metre derinlikte bataklığa gömülmüş buluntuları kazmak için, Shigir ve yaklaşık 50 kilometre uzaklıktaki bir başka bataklık bölgesine gitti. O ve ekibi, aynı zaman dilimine tarihlenen yüzlerce küçük kemik iğne ve hançer ile birlikte, hayvan yüzlerinin tasvir edildiği geyik boynuzları buldular. Ekip, aynı zamanda tarih öncesi marangozluğun kanıtlarını da buldu: taş keserler, ahşap işçilik aletleri ve hatta keserle yumuşatılmış bir çam kütüğü parçası.
Zhilin, “Odunla nasıl çalışacaklarını iyi biliyorlardı.” diyor.
Bu idol, taşın geçmişte sanat ve anıt yapmak için kullanılan tek malzeme olmadığını hatırlatıyor. Taş eserler sadece günümüze ulaşması en muhtemel olanıydı ve bu yüzden tarihöncesi algımızı daraltıyor.”
Bu idol, taşın geçmişte sanat ve anıt yapmak için kullanılan tek malzeme olmadığını hatırlatıyor. Taş eserler sadece günümüze ulaşması en muhtemel olanıydı ve bu yüzden tarihöncesi algımızı daraltıyor.”
Terberger, Odun gibi organik malzemeler maalesef günümüze kadar çok nadir kalabiliyor. O dönemde bunlardan çok daha fazlası olduğunu fakat aman içinde çürüyerek yok olduklarını düşünüyorum.” diyor.