Katılımcılar:
–İstanbul Anadolu Bölgesi’ni temsilen METİŞ Orman Ürünleri Plastik Sanayi Ltd Şti adına Yönetim Kurulu Başkanı ve Y.Orman Endüstri Mühendisi Sn. Zeki Kara,
-Doğu Anadolu Bölgesi’ni temsilen Ece Zemin Proje Parke Ltd Şti adına Yönetim Kurulu Başkanı
Sn. Engin EROL,
-İstanbul Avrupa Bölgesi’ni temsilen Ünsallar İnşaat San. Tic. Ltd. Şti. adına Genel Müdür Yardımcısı Sn.Güven ÜNSAL,
-Lamine parkecileri temsilen Dendro Parke Sanayi A.Ş adına Genel Koordinatör
Sn.Necati YILMAZ,
-Yerli Üretici parkecileri temsilen AGT Ağaç San. Tic. A.Ş. adına Türkiye Satış Direktörü
Sn. Ahmet Çetinkaya,
-İthal parkecileri temsilen Swiss Krono Group AG adına İş Geliştirme ve İhracat Müdürü
Sn.Tunç ADA
Orsiad : Engin Bey, şu anda Türkiye’de parke sektöründe işçilik fiyatları nasıl belirleniyor ve size göre nasıl olmalı ?
Engin Erol: Zaten bu konu sektörümüzün en önemli sorunlarından biridir. İşçilik fiyatı belirlememizde bizim bir kıstasımız yok, tamamen serbest piyasa koşulları göz önünde bulundurularak çok değişken fiyatlar verilebiliyor. Bölgenin şartları, uygulama yapılacak zeminin metraj miktarı, uygulama yapılacak materyal hepsi bir etken. Laminat parke için 1.75TL’dan 5TL’ya kadar işçilik yaptırabiliyorsunuz. Bu konuda benim önceliğim, fiyat aralığından ziyade işin niteliğidir. Uygulamayı iyi yapıyor muyuz, nihai tüketiciyi memnun edebiliyor muyuz? Önemli olan bu. O yüzden işçilik fiyatı belirlenmesi konusunda genel bir kanıya varmış değilim.
Orsiad: Zeki Bey, Türkiye’de parke sektöründe işçilik fiyatları konusunda fikirlerinizi alabilir miyiz? Bu sorun nasıl çözülebilir?
Zeki Kara: Öncelikle Orsiad’a bu organizasyon için teşekkür ederim. Yapacağımız bu çalıştayın sektörümüz adına olumlu katkılar getireceğini düşünüyorum. Laminat parke sektöründe şöyle bir kıstas var. 110 milyon m2lik bir pazarda nasıl kıstas belirlenir diye bir soru aklımıza geliyor. Burada uygulama yapılacak yerin ölçüsü, kullanılan malzeme, son zamanlarda çıkan katma değer ürünlerin piyasadaki yansıması belirleyici etkenler. Bence 2TL, 3TL komik rakamlar. Bizim usta arkadaşlarımız bu ürünü toptancıdan alıp uygulama alanına getirip kata çıkarıyorlar uygulama yaptıktan sonra fazla veya eksik malzemelerin tedarikini yapıyorlar. Bu da +/- %20, %30 aranında üste ve aşağı maliyet etkisi yapıyor. Evet ben de bu konuyu bu işçilik fiyatı belirlenmesi konusunu kendi içimde ve çevremde çok sorguladım. Şu kanıya vardım min. 3.5- 4TL, max. 7TL aralığında bir rakamın belirlenmesi gibi bir aralık çıkarıyoruz. Burada uygulama yapacak arkadaşları da dinlemek gerekiyor.
Orsiad: Güven Bey, Türkiye’de parke sektöründe işçilik fiyatları konusunda fikirlerinizi alabilir miyiz? Bu sorun nasıl çözülebilir?
Güven Ünsal: Laminat parke çok hızlı elde edilen, montajı daha kolay bir ürün. Bu işi yapan firma ve usta sayısında çok artış oldu. Dolayısıyla fiyatları belirleme konusunda piyasada ciddi bir zafiyet var. Bunları nasıl önleyebiliriz dersek öncelikle sektörün birlik olması gerekiyor. Bir de işçilik fiyatlarıyla alakalı herkesin beklentileri farklı. Beklentileri karşılayabilecek fiyatları yine birlikte konuşmakta fayda var.
Orsiad: Tunç bey Türkiye’de parke sektöründe işçilik fiyatları konusunda fikirlerinizi alabilir miyiz? Bu işi Avrupa’da Amerika’da nasıl yapıyorlar?
Tunç Ada: Öncelikle bu önemli organizasyon ve davetiniz için Orsiad’a teşekkür ederim.
İşçilik konusuna gelirsek; Avrupa’da aşağı yukarı Türkiye ile beraber 400 milyon m2 gibi bir hacimden bahsediyoruz.
Avrupa’da işçilik sistemini üçe ayırabiliriz. İsviçre biraz daha yüksek standartlarda. Batı Avrupa başka sistem, doğu Avrupa başka sistem.
İsviçre’de herkes montaj yapamıyor. Mutlaka 3 senelik bir eğitim almaları gerekiyor. Parke ve halı döşemeyi bilmeleri gerekiyor. Haftada bir gün eğitim almaları şartı var. Ve yaptıkları montajları bağlı oldukları yere, yani eğitim aldıkları kurumlara, okullara bildirmeleri gerekiyor Bu eğitim 3 senelik bir süreç, bu süreç içerisinde usta hakkında en az iki şikayet gelirse lisansı iptal ediliyor. Bu 3 senenin sonunda sınava giriyorlar ve resmi yer döşemeci unvanını alıyorlar. Bu sertifika çok önemli, sertifika sayesinde kendi ekibini kurabiliyor. Sonuç olarak da bu sistem kaliteyi yükseltiyor ve tabii işçilik fiyatlarını da. İsviçre’de işçilik fiyatları 3-3,5 Euro’dan 12 Euro’ya kadar çıkabiliyor. Hal böyle olunca yani fiyatlar yüksek olduğundan İsviçre’de satılan laminat parkelerin %90’ını son kullanıcılar kendileri monte ediyor.
Batı Avrupa bölümüne geçersek orası biraz daha farklı, ekonomi yavaşladıkça marangozların göç ettiğini görüyoruz. Özellikle de doğu Avrupa’dan. Bir de su tamiratçısı, boyacılar laminat parke ustası olmaya başladılar çünkü burada lisans gerekmiyor. Bir sıkıntı daha bu serbest dolaşım sayesinde siz çok daha ucuza iş gücü bulabiliyorsunuz. Çünkü verginin de bir alt limiti var. Bu limitin üstüne çıkmadıkça işi yapanlar vergi ödemiyor. Haliyle yer kaplamanızı daha ucuza yaptırabiliyorsunuz. Bazı belli başlı firmalar bu durum için sertifika verme işine girdiler. Fakat bu iş ticaretten çok eğitime dönmeye başlayınca bu sistemden vazgeçtiler. Bu nedenle diyebiliriz ki batı Avrupa’da bir fiyat standardı yok.
Doğu Avrupa sistemine bakacak olursak; Burada iş biraz daha farklı biraz Türkiye modeline benziyor. Yani montaj fiyatı düştükçe toptancılar veya profesyonel firmalar devreye girmeye başlıyor. Doğu Avrupa’da işçilik fiyatları düşük olduğundan Türkiye’deki gibi profesyonel firmalar bu işi üstleniyor. İşçilik fiyatlarının yine standardı yok ama 10 Euro gibi bir rakam da söz konusu değil. 5 Euro civarlarında diyebiliriz.
Orsiad: Necati bey, lamine ve masif parkede işçilik fiyatları ve usta eğitimleri nasıl?
Necati Yılmaz: Öncelikle organizasyon ve katılım için teşekkür etmek isterim. Sorunuza gelecek olursak bu sektörlerde de durum aynı. Standart fiyat yok. İşin durumuna, talebin büyüklüğüne göre uzlaşmayla işler yürüyor.
Biraz geriye dönmek istiyorum. 35 senedir bu sektördeyim. Eskiden ustaların bir ağırlığı vardı kendi içlerinde eğitirlerdi. Ustalar ustayı eğitirdi. Eskiden masif parke döşeyen bir usta ayda 2-3 daire iş yaptığında aylık bütün ihtiyacını karşılardı ve fazlası kar olurdu. Ama o dönemde gerçek ustalar vardı. Ustayı sektör kendi yetiştirirdi. Sırtında parke taşımadan, sistre makinesi taşımadan eline çekiç vermezlerdi. Laminat parke çıkınca ustalığın kıymeti kalmadı. Kesme biçme aletleri çıktı. Fiyatlar ucuzlayınca herkes metraja koşmaya başladı, fiyat kırmaya başladı. Bu da tüketicinin, inşaatçıların işine gelmeye başladı. Kalite de, işçilik fiyatı da düştü. Dolayısıyla lamine parke sektöründe de farklı bir durum yok. Masifte biraz daha farklı, belli alet edevata yatırım yapmak gerekiyor. Dolayısıyla o alanda biraz daha belli bir usta profili var, belli bir standart oluşmuş.
Baktığımızda iş yine aynı yere geliyor, organizasyona, ustalar arası iletişime, satıcılar arası iletişime geliyor. Gelen şikayetler incelendiğinde %90’ ı uygulama hatası. Usta m2 usulü çalıştığı için bir çok hata şikâyeti alıyoruz. Müşteri de parkeyi suçluyor.
Orsiad: Ahmet bey Türkiye’de ne kadar parke satılıyor. Bunları satan ve uygulayan ustalarla ilgili veri var mı? İşçilik fiyatı sabitlenmeli mi?
Ahmet Çetinkaya: Organizasyon için teşekkür ederim. Türkiye’de, diğer dünya ülkelerine bakıldığında ciddi bir uygulama ve parke kullanımı mevcut. 120 milyon m2 tüketim ile kullanımda 2. Büyük pazar konumundayız. Dolayısıyla bu potansiyeli de iyi düşünmemiz gerekiyor. Burada olan veya olmayan ustalarımız, parkeyi döşeyenler Türkiye’de memnuniyeti yükseltip bu noktalara getirdiler. 7 tane büyük parke üreticisi var ve bunlar da 120 milyon m2 gibi bir rakama ulaşılmasında çok büyük katkı sağladı, yatırım yaptı. Teknolojik olarak dünya ile yarışır duruma getirdi. Laminat parkenin kalitesinden çok konuşmuyoruz çünkü kalite çok iyi. Tabii bu hızlı gelişim beraberinde fırsatları da getirdi. Bugün bu fırsatlar hem ustalara, hem tüccarlara, hem toptancılara fayda sağlamaya devam ediyor. Bu 120 milyon m2 laminat parkeyi döşeyen usta sayısı tam bir kaydı olmasa da 10.000 civarında. Yaklaşık 2400 civarında ustamız yerli üreticiler tarafından son 10 yılda eğitime tabi tutuldu. Değişik şehirlerde, bulundukları bölgelerde sektörümüze değer kazandırdılar.
Geldiğimiz noktada peki neden bir fiyat kargaşası var diye soracak olursak; Bu boyuta baktığınızda da aslında Türkiye’de tüm ticaret sektörlerinde çok yoğun bir rekabet var. Bazen bu rekabet sadece kar odaklı oluşmaya başlıyor ve sorunlar da beraberinde geliyor. Mevcut sorun aslında zor çözülecek bir sorun değil. Çünkü avantajımız şu ki, ustalarımız parke satıcılarıyla beraber çalışıyorlar. Onlardan iş alıp döşüyorlar. Dolayısıyla bayilerimizle, toptancılarımızla bu iletişimi doğru kurgularsak, ustalarımıza değerli oldukları mesajını verirsek ki bence en önemli detay da bu. Ustanın yaptığı iş sadece aldığı bedelle ölçülmemeli. Ustalarımıza hepimiz evimizi işyerimizi teslim ediyoruz. Bu nedenle bu arkadaşlarımıza biz doğruyu hem onlara hem sisteme fayda sağlayacak yolları bayilerimiz ve satıcılarımız kanalıyla gösterir uygularsak daha iyi sonuçlar alırız. Ustaların da temel sorunu bence ustalıklarının değerinin tam bilinmemesi.
Salondan fikir beyan etmek isteyen var mı?
Yeşilkent Parke/ Aslan Bey
Evet artık laminat çıktığından beri ustalık kalmadı. Usta fiyatı sabit olabilir, tavsiye edilen fiyat olabilir. Benim görüşüm ustaları da bir araya toplayıp bir fikir çıkarmak yerinde olur. Ustaların da birlik olup dernek kurması lazım fikrindeyim.
Zembilci Parke / Yaşar Zembilci
17 yıldır bu işi yapıyorum. Beylikdüzü civarında 250- 300’e yakın usta grubu var. Çoğu da projede yanımda çalışan gruplar. Örneğin, fiyat belirleme konusunda, usta, ben de patronum diyor. Müteahhitle kendi istediği gibi konuşuyor. 1.5TL’ya yaptıran da var. Mağaza sahipleri de yaptırabiliyor. Diğer sorun da, toptancılar müteahhite de perakendeciye de aynı fiyatı veriyor
Son olarak dernek kurulması fikrini ben de savunuyorum.
Aksakal / Hakan tarım
Yaklaşık 15 senedir bu sektördeyim. Anadolu’dan gelen malzeme taleplerinde bugüne kadar hiç malzemenizde hangi mdf yi kullanıyorsunuz diye soran olmadı direkt fiyat soruluyor. Bizim burada olmamızın sebebi sektörümüzü nasıl daha iyi hale getiririz, 10.000 ustanın ekmeğini nasıl artırırız olmalı. Prensip olarak konuştuğumuz yıllık 400 milyon Lirayı, fabrikaların cebine giren bu parayı ustalara nasıl aktarırız, sektörü nasıl yukarı çekeriz. Ahmet Bey’e de sormak isterim, bu durum fabrikaların ne kadar umurunda. Yeni katılımcıların pazara girmesiyle rekabet çok arttı bu rekabetin içinde 400 milyon, 3 milyarlık pazarda çok önem kazanmaya başladı. Sertifikasyon Türkiye’de nasıl uygulanabilir? Fabrikalar buna nasıl bakıyor?
Ahmet Çetinkaya: Fabrikalar kesinlikle bunu çok önemsiyor. Sizler olmadan fabrikaların bu rakamlara ulaşması mümkün değil. O nedenle herkes önemli. Her fırsatta da bu gündeme getirilerek neler yapabiliriz sürekli konuşuyoruz. Bu çalıştay bir başlangıç nerelere gidecek göreceğiz. Dolayısıyla biz sizin fikirlerinizi can kulağıyla dinleyip elimizden geleni yapmaya çalışacağız. Yerli üreticiler bu konularla ilgili çözüm üretecek güce sahip, bunu sektörün de istemesi gerekiyor. Dediğim gibi fiyatlardan ziyade ustaya verilen değer üzerinde durulmalı. Sigortası yatmış mı? Can güvenliği alınmış mı? Hakları verilmiş mi? Bunlar gözetilmeli.
Orsiad: Necati bey oda kurulması talebiyle ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Necati Yılmaz: Oda kurulursa fabrikalar tabii ki destek verir. Biz destek veriyoruz, eğitim veriyoruz. Dendro olarak iki şapkam var, Laminat parke üreticisi ve distribütörüyüm. Her iki alanda da eğitim veriyoruz. Yeter ki ustaların standardı yükselsin ürünümüz iyi temsil edilsin.
Orsiad: Engin Bey, 120milyon m2’lik bir parke sektöründen bahsediyoruz. Ve 3 milyar TL gelir söz konusu. Bu rakamdaki bir sektör için parkenin uygulanmasında çıkacak sorunda kim muhatap?
Engin Erol: Çok önemli bir noktaya değindiniz. Sonuçta seri üretimli bir ürün satıyoruz tabii ki hatalar olabilir fakat uygulamayı yapan usta olmasına rağmen ilk sorunda ilk çekilen de usta oluyor. Biz serbest piyasa koşullarıyla ticaret yapmak isterken malzemeden epeyce düştük. İşçilik fiyatlarını düşürdük ve bu çeşitli sorunlara neden oldu biz de hatalıyız. Anadolu’da 1.75 TL’ya kadar usta bulabilirsiniz. Ama fiyat ve performans açısından bakınca ciddi bir riskle karşı karşıyasınız. Fiyat düşük olunca metraja yükleniliyor haliyle uygulamada hatalar oluyor. Nihai tüketici ustayı arayınca, usta toptancıya, toptancı fabrikaya dönüyor. Bu üç ayak arasında ikilem başlıyor. Bana göre sözü edilen eğitimler de yeterince verimli geçmiyor. Her üretici ürettiği ürünün içerisine montaj talimatnamesi koyuyor. Acaba ustaların kaçı okuyor bunu. Bence böylesi eğitimler yerine daha temelden daha bağlayıcı ulusal bazlı bir eğitimin verilmesi şart.
Orsiad: Zeki Bey, uygulamada ortaya çıkan sorunlar hakkında fikrinizi alabilir miyiz?
Zeki Kara: Türkiye’de laminat parke üretimi 1996 yılında başladı. Yaklaşık, yılda 350.000 m2 parke üretirken şu anda 2016’da rakam 120milyon m2 Bu da yaklaşık 200 kat demek ki 20 yılda bu noktaya geldik. Bunun içinde laminat parke toptancıları, montaj grupları ve sizin de tabirinizle alt bayiler oluştu. İllaki hatalar olacaktır. Burada hatayı iyi irdeleyip teşhisi iyi koymamız lazım. Burada şu verileri vermek istiyorum
7 üretici fabrika var. 120 milyon m2 ayda yaklaşık 8 milyon m2 parke tüketimi var. Her gün 350.000m2. Yani 1996’da yılda üretilen rakam, bugün günde eritiliyor. Şimdi yaklaşık 60-70 m2 montaj yapıldığını farz edersek 7000 usta her gün parke döşemek için uyanıyor. Bu 7000 ustanın içinde %5 hatayla yapan bir sistem zaten olacaktır. Fabrikalardaki üretim teknolojilerine baktığımızda da onlar bile hiç el değmeden %2-3 hatayla robot sistemiyle çalışıyorlar. Sonuç olarak ustalarımıza ben şöyle bir destek verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Doğu Anadolu ve İç Anadolu’da rakam biraz düşük olsa da İstanbul’da ortalama 3.5TL. Şimdi burada bu rakam resmiyet kazanmalı mı kazanmamalı mı bunu konuşuyoruz. Odanın haricinde buna resmiyet kazandırmalı mıyız? Bizler 2.5 milyar TL gibi bir rakamı finanse ediyoruz. 300-400 milyon TL’de piyasaya yansıyor. Fabrika tarafından bakarsak, toplantıcıların içerisindeki montaj grubu arkadaşları çekerseniz tüketici ile üretici karşı karşıya gelir. %5 lik hata bütün markanın imajını zedeleyebiliyor. Fabrikalarda yetişmiş elemanlarımız çok iyi. Şu anda Almanya’da 300 milyon m2 laminat parke üretiliyor. 80 milyon m2 laminat parke tüketiliyor. Biz de ise, neredeyse 120 milyon m2’nin %95 i yurtiçine satılıyor. Türkiye’de şu an kurulu kapasite 180 milyon m2 bunun 120 milyon m2 si üretiliyor ve yurt dışından makine gelmeye devam ediyor. Yani bu pazar 180 milyona kadar gidebilecek durumda.
Orsiad: Ahmet Bey, toptancılar ustalara verilen eğitimi yetersiz buluyor, ne dersiniz?
Ahmet Çetinkaya: Aynı kanaatteyim. Zaten dar kapsamlı eğitimler ki oraya bile zor topluyoruz. Bu nedenle orada da ana verileri vermek istiyorsunuz. Her eğitimde biz lütfen süpürgelikle parkeye çakmayın deriz ama gelen şikayetler de yine çakılır vb. Evet yeterli değil daha kapsamlı olmalı.
Orsiad: Necati Bey, her parkenin içinde uygulama talimatı var bu yeterli midir? Ya da bu sektörün kitabı yazılmış mıdır?.
Necati Yılmaz: Bu kılavuzların hepsi emek harcanarak hazırlanmıştır. Özet kitap niteliğindedir. Zaten toplum olarak okuma alışkanlığımız olmadığından ustadan beklemek hayal olur. Şimdi siz eğittiniz bilgi verdiniz teknik bilgiler verdiğiniz için sıkmamak adına eğlenceli hale getirmeye çalışıyorsunuz. Velev ki yetiştirdik sertifika verdik. Bunu soran kim. Bunu ayrı ücretlendiren sistem yok. Ona ayrı para verilmiyor ki 2.5 TL verene yaptırılıyor. Diğer taraftan herkes parke satıyor. Bu durumda yaptırım yoksa bununla nasıl rekabet edeceksiniz. İş, sonuç olarak eğitim ve fiyat konusuna geliyor.
Orsiad: Tunç bey sertifika verilmesi konusunda görüşleriniz nelerdir?
Tunç Ada: Amerika’da firmalar, toptancılar kendileri sertifika veriyor. Fakat lütfen sertifikayı sorun da deniyor. İş üreticilere düştü. Biz orada şöyle bir politika uyguladık. Mesela bir malzemenin 20 sene garantisi var, eğer uygulayıcı ekip sertifikalı ise garanti süresi uzatılabilir. Her kutunun içine mutlaka ‘yetkili montaj ekibi tarafından yapılmalı’ diye uyarı yazısı koyduk ve çok da iyi sonuçlar aldık.
Benzeri bir yol uygulanarak son kullanıcıya bir uyarı verilebilir. Bu uyarı sistemi dernek veya oda vasıtasıyla fabrikaların kendi kontrol birimleriyle bir yere ulaştırabilir diye düşünüyorum. Yani tüketici sonuç olarak aksi takdirde fiyata bakacak. Ayrıca Türkiye’de son kullanıcıların sadece fiyat odaklı olduğunu düşünmüyorum iyi malzeme isteyenler de var. Fakat malzeme son kullanıcıya ulaşana kadar kar marjı nedeniyle malın çok doğru ulaştığına inanmıyorum. Yapı market gibi benzeri yerlerde satılan yüksek kaliteli malların oranlarıyla, toptancılardan satılan malların oranlarında büyük fark var. Bence biz bunu Türkiye’de çözebilirsek o zaman herkes daha çok para kazanacak. Bana göre esas tıkanıklık buradan geliyor. İlk fiyat soruluyor belki ama Türkiye’de kaliteli malzeme isteyen de çok. Bir de şöyle bir şey var. Bir dükkana girip parke bakıyorsunuz çeşit çok fazla ve her dükkanda var. Dolayısıyla fiyatı gözetiyorsunuz. Fabrikalar Türkiye’de haklı, biz de Türkiye’de üretiyor olsak biz de aynı sorunu yaşardık. Ürün çeşitliliği yarattığınız anda 10.000 satış noktası içinde bazı firmalar kendini ayırmalı.
Salona sormak istiyorum.
Vezir Köprü Orman Ürünleri/ Mehmet Karahasanoğlu
Ustalarımızın belirli bir kaliteyle değerlendirilmesi bunu da yapabilecek kurumunun daha ciddiyetle oluşturulması gerekiyor. Üretici firmalar bu noktada önemli. Biz üretici firmalar olarak Türkiye’deki bir takım eğitim seminerleriyle bunları destekliyoruz ama ne yazık ki yeterli olmuyor. Biz kendi seminerlerimizde en az 4-5 saat uygulamalı olarak eğitim veriyoruz. Buradaki en önemli konu eğitim dışında ustanın aldığı sorumluluk. Üreticiler sadece toptancılarını kontrol ediyor. Şimdi yeni yeni bazı toptancı firmalar alt bayilerine inerek sistemi kontrol etmeye başladılar. Pazara inen malın ustalarını biz kontrol edemiyoruz. Usta her malı montaj edebiliyor. Şimdi herkesin usta olmasının sebebi şu ki bunu denetleyen bir sistem yok. Şimdi üretici olarak benim parkemi sadece benim sertifika verdiğim usta montajlayabilir derseniz ustaları sınırlandırmış olursunuz. Dolayısıyla bütün firmaların bir araya gelip bir komisyonda yer alıp bu eğitim sisteminin içinde yer alması bunun arka planında akademik bir desteğin olması gerek. Biz bir üniversite grubuyla görüştük hazırlar. Fakat siz ilk önce bakanlık tarafında bize bir alt yapı oluşturun diyorlar. Bunun için yapılması gereken her firma kendi bünyesindeki ustalarını bilir. Onlar vasıtasıyla bu talebin bir üst kurula ulaştırması lazım. Milli eğitimin bir bölüm açması lazım. Bu sistem içinde ortak fikirler kurallar olması gerekiyor. Uygulamada Standart oluşturulmalı, kriterler oluşturulmalı. Buna göre de bir yapının ortaya çıkması gerekiyor.
Orsiad: Zeki Bey, ustalara yetki belgesi, sertifika verilmesi konusunda siz ne düşünüyorsunuz?
Zeki Kara: Aslında bu konu 20 yıl önce tartışılması gereken bir durum. Çok geç kaldık. Biz bir sektörün arkasından koştuk ve önünü alamadık. Bu sistem fabrikaların kontrolünde olmalı. Bürokrasiye ulaşmaları çözmeleri daha kolay. Onların yapmış olduğu sisteme biz ana bayileri olarak her zaman uyarız ve destek oluruz.
Orsiad: Zeki Bey sektördeki bayilerin beklentileri, sıkıntıları hakkında bilgi alabilir miyiz?
Zeki Kara: Önce alt bayilerimizin beklentilerini söylemek isterim. Biz toptancılar ve alt bayiler olarak iç içe girmişiz sektörde. Toptancılar ve alt bayiler pazarda aynı fiyatı veriyor. Bir de eğer sektör branşlaşmazsa parkecilik kalmayacak sektör el değiştirecek. Şöyle ki masraf ve giderler artık bir noktadan sonra öne çıkmaya başladı. Dükkanlar bunu kaldıramıyor. Biz fabrikadan almış olduğumuz şartları satış adına tüm tabana yayıyoruz alt bayiye bu vadeyi veriyoruz. Krei kartı sistemi bizi biraz rahatlattı. Fabrikalar da, biz de kendimizi garanti altına almak istiyoruz çünkü riskler büyüdü. En büyük sıkıntımız risklerimizin büyümesi. Sektör dediğim gibi el değiştirmeye doğru gidiyor.
Orsiad: Güven bey, toptancılar asıl perakendecilerin pazarı olan nihai tüketicilere mal satmalı mu, uygulama yapmalı mı?
Güven Ünsal: Bu soruya ekonomik açıdan bakmak durumundayız çünkü zorunlu olduğumuz için yapıyoruz. Geçmişe bakarsak 10 sene önce, seyyar usta fonksiyonunda bir takım kişilerin, müteahhitlerin bize ya da başka bir bayiye gidip malzemeyi al bu fiyata işçiliği de beraber yaparım diyordu. Bununla beraber perakendeci de müteahhit de toptancılara bu şekilde öğretti ve bu ilişki başlamış oldu.
Toptancılar işçilik kısmına niye giriyor derseniz, sektör çok dağınık bir şekilde büyüdü. Usta sayısının artması, parkecilerin dışında alakası olmayan sektörlere yayılması bazı şeyleri zorunlu kıldı. Benim ayakta kalmam için bunu yapmam lazım.
Zeki Kara: Biz toptancılar olarak aslında çok fazla işçiliğin içerisinde değiliz. Burada şu var, bünyemizde tavsiye ettiğimiz ustalar var ancak tavsiye edebileceğimiz işçilik olur. Bu şundan kaynaklanıyor, Türkiye’de lojistik bölge fiyatları çok yüksek yani şehir dışında ana lojistik bölgelerinde kira 50.000TL’dan başlıyor. Ve buralarda bu karlarla yapılanamadığımız için mecbur piyasanın içinde kaldık. Bu da haliyle perakendeci arkadaşlarımıza zarar veriyor.
Orsiad: Engin Bey Anadolu‘da bu durum nasıl, kar marjı size yetmiyor mu?
Engin Erol: Şimdi toptancı nakit akışını sağlamak amacıyla perakendeye yöneliyor. Branşlaşma yapacaksak tümden gelim yöntemine gideceğiz, toptansa işimiz toptancılık yapacağız. Biz işimizi yapamazsak seramikçi de gelir parke döşer. Burada hepimize görevler düşüyor. Eğitimdeki meselede aşağıdan yukarıya sirayet etmesi önemli biz toptancılar olarak ne yapacağız, üreticilerle birlikte yol haritası çizmeliyiz. Herkes elini taşın altına koymalı. Biz toptancı ve perakendeci olarak herkes payına düşeni yapmalı. Fabrikalar malını nicelik anlamında daha çok satana değil de nitelik olarak daha iyi satana yönlendirmeli
Orsiad: Tunç bey, sizin toptancılardan beklentileriniz nelerdir?
Tunç Ada: Müşteri her zaman haklıdır. Swiss Krono olarak size özür borçluyuz. Sizlerden uzak kaldık. 95 ülkeye ihracat yapıyoruz. Bana göre biz gerekli ilgiyi Türkiye’ye gösteremedik. Bu konuşulanları duyunca kendime kızdım niye buralara girmedik diye. İşin kolayını seçmiş olduk aslında…
Biz size, Türkiye’nin neresinde olursa olsun toptancılara, fabrika olarak direkt ulaşmak zorundayız. Bugün bunu fark ettim. Bizim de elimizi Türkiye’de taşın altına koyması gerekiyor. Ayrıca bizim beklentimiz ne dersek, bir kere öncelikle bu özrümüzü kabul edin. Türkiye pazarı çok büyüyor biz bu bölgesel bayilik konusunu ciddi bir şekilde geliştireceğiz. Milli sertifika, dernek, oda oluşumlarına her türlü desteği veririz. Yerli üreticiler Türkiye’de ne yapıyorsa arkasındayız destek oluruz.
Orsiad: Necati bey sizin toptancılardan beklentileriniz nedir?
Necati Yılmaz: “Az satın öz satın”… Aslında konunun özeti burada. Bütün mesele büyüme sancısı, sektör gereğinden hızlı büyüdü. Yani 180 milyon m2 parke satmalı mıyız? İşçiliği 7 TL’ya çıkardığın zaman bunu üreticiler kabul edecek mi?
Ahmet Bey: Şu bir gerçek ki bu yerli üreticiler sizlere Türkiye’de bir iş olanağı sağlıyor. Daha önce 10 Euroya satılan parkeyi 4-5 Euroya satma imkanı sağlıyor, bu kaliteli ürünü Türk halkına sunuyor. Ve bunları yaparken de Türkiye’de sizler gibi çok değerli tüccarların oluşumunu sağlıyor. Bundan 15 sene önce isimler değerliyken artık firmalar da değerli. Kazanç sadece rakam değildir. Kazanç sizin oluşturduğunuz değerlerdir fayda sağladığınız değerlerdir. Şimdi boyacılar, seramikçiler, halıcılar bu işi yapıyor diyoruz ama olayın içine baktığımızda hepsinin haklı nedenleri var. Nedir bunlar; 2002-2005 yıları arasında parkecileri ısrarla büyütelim istedik. ikinci yılda zorlandılar ve devam edemediler. Yapıları uygun değildi. Şimdi ise o sürecin gelişimine katkı sağlayan bu sektörlerde çok değerli tüccarlar oldular. Parke toptancısı gibi ana ürünü yapanlar bugün parke sektöründe önemli noktalara geldiler.
Salona söz veriliyor…
Bayilere, alt bayilere fabrikalar belli bir indirim yaparsa ana bayi de bize indirim yapar ve daha iyi olur.
Engin Bey: bu konuda bir çalışma yapılıyor.
Orsiad: Oda kurulması için neler yapılması gerekiyor? Ve son sözlerinizi alabilir miyiz?
Güven Ünsal: Sektörümüzün beklentisi zaten bu yönde toparlanma gerekiyor. Biz olarak hareket etmeliyiz. Uzun vadede bu şekilde çözebiliriz.
Zeki Kara: Oda oluşumu zaten zaman içinde şekillenir. Bu ilk adım olsun. Orsiad’a çok teşekkür ederiz. Oda konusunda yukarıdan aşağı inilerek fabrikalardan aşağı disiplin getirilmeli. Evet biz fabrika olarak bu sertifikayı verelim ama bu bizim vermiş olduğumuz sertifika ‘laminat parke uygulaması yapabilir’ şeklinde olmalı yani milli bir sertifika olmalı. Kendiliğinden sistem oluşur diyerek iyi dileklerimi iletiyorum.
Engin Erol: Oda gerçekten işe yarayacaksa oluşturmalıyız. Herkese hakkını teslim etmeliyiz. Önemli olan bir şeyleri başlatmak en azından bir mücadele var. Farklı yönlere bakıyor olsak da aynı paydadayız. Bu işi yukarıdan aşağı doğru düzenleyip çözmemiz gerekiyor.
Tunç Ada: Kurulacak oda, dernek oluşumu neyse onun limitlerini, tanımını, görevlerini çok iyi belirlemek gerekiyor. Bence bu oluşumda ustaların da olması gerekiyor. Bu odanın belirli güç odaklarının menfaatinde kullanılmaması sağlanmalıdır. İthalatçılar, ustalar, yerli üreticiler, toptancılar bu oluşumun içinde çok iyi temsil edilmeli. Size de bu başlangıç için teşekkür ederim.
Necati Yılmaz: Bu çalıştay bir başlangıç olsun. Oda konusuna ben de sıcak bakıyorum. Oda bizim sektör için faydalı bir organizasyon olur. Biz firma olarak bu oluşuma her türlü desteği veririz.
Ahmet Çetinkaya: öncelikle Orsiad’a bu organizsyon. İçin teşekkür ediyorum. Biz doğrunun peşindeyiz. Uygulanabilecek olan her şeyi üreticiler olarak değerlendirerek sektöre faydalı sonuçları alacağımıza eminim.
Katılımlarınız için teşekkür ederiz.