T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve T.C. Londra Büyükelçiliği tarafınca desteklenen “housEmotion” enstalasyonuyla 2018 Londra Tasarım Bienaline katılan Tabanlıoğlu, daha önceki yıllarda da Londra Tasarım Festivali kapsamında; 2015 yılında Tabanlıoğlu-Arik Levy işbirliğinde, farklı disiplinleri, farklı yaratıcılıkları, farklı malzemeleri biraraya getiren “Geçiş, Sıcak/Islak” başlıklı enstalasyonla Somerset House’da ve 2016 yılında Sabahattin Ali’nin ‘Kürk Mantolu Madonna’ romanına atıfla “Beloved” isimli enstalasyonu ile Victoria & Albert Müzesi’nde yer almıştı.
Mimarlık ve tasarım yaklaşımını son yıllarda düzenli olarak katıldığı tasarım, kültür sanat etkinlikleriyle de uluslararası platformlara taşıyan Tabanlıoğlu, bu yılın Bienal teması olan “Duygusal Durumlar” başlığına mimari aracılığıyla bir karşılık veriyor.
İlki 2016’da gerçekleşen Londra Tasarım Bienali’nin büyük başarısını takiben bu yıl 4-23 Eylül tarihleri arasında ikincisi düzenlenen bu prestijli küresel buluşmada; Fransa, Almanya, Hong Kong, Hindistan, İngiltere, ABD ve Türkiye dahil olmak üzere 40’tan fazla ülke ve bölgeden tasarımcının eserleri sergileniyor.
Küresel kültür ajandasında dikkat çekici bir konum kazanan Londra Tasarım Bienali, tasarımın evrensel gücünü kutlamak ve kolektif geleceğimizde tasarımın rolünü irdelemek üzere, yenilikçi ve kültürel yapılanmaları ile dünyanın en heyecan verici ve iddialı tasarımcılarını Somerset House’da izleyicilerle bir araya getiriyor.
Bienalin bu yılkı “Duygusal Durumlar” temasına karşılık veren, inovasyon, yaratıcılık ve araştırma odaklı, dünyanın çeşitli ülkelerini temsil eden çağdaş tasarım çalışmaları, Eylül ayında Somerset House’un iç ve dış mekanlarının tamamında sergileniyor.
Tasarım disiplinleri arasında zihin açıcı tartışmaları teşvik etmek amacıyla seçilen “Duygusal Durumlar” temasıyla kurgulanan enstelasyonların, insan yaşamlarına, deneyimlere, varlık ve duygu durumlarına dair meseleleri dile getirlmesi amaçlanıyor.
Bu uluslararası platform bünyesinde, sürdürülebilirlik, göç ve çatışma, toplumsal sorumluluk, sosyal hak ve eşitlikler, kirlilik, iklim ve su mesleleri gibi hayati konular ve bunlara dair 21. yüzyıla uygun yenilikçi çözümler çerçevesinde farklı ülkelerden işler sergileniyor. Bir fikir laboratuvarının girdilerini oluşturacak olan sergi ögeleri, içerik ve tasarımlarıyla, güçlü duygusal tepkiler ve gerçek sosyal ihtiyaçlar arasındaki önemli ilişkinin değerlendirilmesine de aracılık ediyor.
“housEmotion” bienalin en iyi 10 enstalasyonu arasına seçildi
Tabanlıoğlu imzası ile Türkiye’yi temsil eden “housEmotion” enstalasyonu Londra Tasarım Bienali tasarım editörü Augusta Powell tarafından seçilen, görmeye değer 10 enstalasyonu arasında yer aldı.
Melkan Gürsel Dezeen Dergisi’ne verdiği ropörtajda , mimaride ölçeğin anlamından bahsederek, “Doğru ölçeği bulmak, kullanım için olduğu kadar, ifade bağlamında da çok önemli.” dedi.
2018 Londra Tasarım Bienali’nde “en iyi 10 enstalasyon” şöyle sıralandı:
Türkiye: housEmotion – Tabanlıoğlu Mimarlık
Letonya : Matter to Matter – Arthur Analts
Hollanda: Enerji Tesisi –Marjan van Aubel
Tayvan: Invisible Calls – Cheng-Cheng Wu ve Che
Avusturalya : Full Spectrum – Flynn Talbot
İtalya: L’Architettura Degli Alberi
İngiltere: Maps of Defiance –Forensic Mimari ve YAZDA
Mülteci Pavyonu: Inspiration through Creation
Lübnan: The Silent Room – Nathalie Harb
Çin: The Memory Project of Nanjing Yangtze River Bridge
“housEmotion”
“housEmotion” şeklen bir evi anıştırıyor, ama bu bir yuva mı? 21. Yüzyılda “yuva”ya dair gerçeklik ve duygular neler?
Hız, hareket ve geçicilik odaklı çağımızda Tabanlıoğlu Mimarlık’ın enstalasyonu “ev”in duygusal yerini değerlendiriyor, ne-re-ye ait olduğumuz sorusuna cevap arıyor.
“Nerelisiniz?” sorusuna verilen cevap, hemen hemen herkesin geldiği yerden farklı bir fiziksel noktada olduğunu, kalıcı veya misafir olarak, artık farklı bir yeri mesken tuttuğunu gösterir. Evin gerçekten ne olduğuna dair çeşitli algılamalara rağmen, en iyi cevaplardan biri “Ev, Başladığımız Yerdir”.
housEmotion’da fizikselleşen “ev”in yarı şeffaf duvarları bir kontrol hissi yaratarak – bireyin aile ve toplumla etkileşimin gelişiminde olduğu gibi- dış ortama kademeli olarak açılan sınırları tespit ediyor. Öte yandan, enstalasyonun merkezi, ait olmanın konforunu, rahatlığını temsil edecek şekilde biçimleniyor.
Enstalasyon, ev kavramını en sade haliyle temsil eden temel kübik formun, bir dizi beyaz çubuk kullanılarak inşa edilmesiyle şekilleniyor. Çubuklar arasındaki boşluklar, yapıya yarı şeffaflık ve geçirgenlik katıyor, dışarıdan, farklı açılardan izlendiğinde ise optik iluzyonlara yol açıyor. Uzaktan merak uyandıran bu etki ziyaretçileri “ev”in içine girmeye teşvik ediyor.
Tabanlıoğlu’nun “anne kucağı gibi” şeklinde tarif ettiği mekânın merkezinde bir divan yer alıyor; içeride olanlar için, oturup dinlenebilecek bir sığınak ya da bir buluşma noktası. Ziyaretçilerin vakit geçirmek, rahatlamak ve yeni insanlarla tanışmak isteyecekleri bir yer.
Evin çerçevesini kuran çubuklara gömülmüş olan aydınlatma elemanları, özellikle geceleri, yapıyı parlayan bir fenere ya da samimi, sıcak bir mekana dönüştürüyor.
“Günümüzde ‘yuva’ kişinin tüm anılarını hafızasında tutan bir akıllı telefon olabilir. Ya da kendi özümüzü çağrıştıran bir hayal, hatta yanımızda taşıdıdığımız herhangi bir şey” diyor Tabanlıoğlu Mimarlık.
NURUS ve Tepta’nın katkılarıyla gerçekleştirilen housEmotion, 4 Eylül’den itibaren SomersetHouse’un avlusunda ziyaretçileri karşılayacak.