İGİAD tarafından Haliç Kongre Merkezi’nde 2’nci kez düzenlenen zirvede iş adamları, iş görenler, akademisyen ve bürokratlar tarafından üretimde iş ahlakının mevcut durumu ve yapılması gerekenler konuşuldu. Zirveye; Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, İGİAD Başkanı Ayhan Karahan, ORKA Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cengiz Ceylan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak, Sabah Gazetesi Ekonomi Müdürü Şeref Oğuz ve İstanbul Şehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Ömer Dinçer konuşmacı olarak katıldı.
Program, zirvenin düzenleme komitesi başkanı Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş ve İGİAD Başkanı Ayhan Karahan’ın açılış konuşmaları ile başladı. Erdoğmuş, ahlak söz konusu olduğunda işe herkesin kendinden başlaması gerektiğini ve sorunu, kimsenin kendi sorumluluk alanının dışına öteleyemeyeceğini belirtti.
Açılışta konuşan İGİAD Başkanı Karahan, ’’İnsan, ancak üretim yapmakla kendini geliştirebilir. Kendi eylemlerimiz ve tercihlerimizle kendi yolumuzu çizeriz, kendi hayatımızı inşa ederiz. İhtiyaçlarımızı karşılamak, sorunlarımızı çözmek, insani ve onurlu bir hayat inşa etmek, ancak insanın iş ahlakına uygun üretici eylemleriyle mümkündür. Lübnanlı şair Halil Cibran’ın da ifade ettiği gibi, ’’Alın yazımızı sadece alın terimizle silebiliriz’’. İnsan için ancak emeğinin karşılığı vardır. Üretim insan sağlığına hijyene çevreye duyarlı olmayı gerektirmekle birlikte emeğe de duyarlı olmalıdır. Ürüne kalite ve kullanım etiketi takıyoruz ama vicdan etiketi takabiliyor muyuz? Bu soruya hep birlikte cevap vermemiz gerekir. Üretim ürünün üzerine emekçinin, tedarikçinin gözyaşı damlayarak ve bedduası alınarak yapılmamalı gönül rızasıyla, sevgisiyle, duasıyla yapılmalıdır. İGİAD üreticilere ’Bu ürün emeğin hakkı ödenerek üretilmiştir’ etiketinin takılmasını önermektedir’’ diye konuştu.
Zirvenin açılış konuşmasını yapan Başbakan Yardımcısı Işık, dijitalleşmeyle birlikte üretim alanlarının da değiştiğini anlatarak, yeni dönemde bu alanda en vazgeçilmez unsurun ’nitelikli insan’ olduğunu dile getirdi.
Işık, Türkiye’de eğitimle ilgili her zaman tartışma olduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti: “Şu hiç tartışılmıyor, ’Acaba biz eğitimi bir bilgi transfer mekanizması olarak mı görüyoruz yoksa iyi insan yetiştirmek için bir araç olarak mı görüyoruz?’ Yani çok bilen insan mı, çok iyi insan mı istiyoruz? Türkiye’de bu konular üzerinde maalesef tartışma çok az. Bu çağ öyle bir çağ ki eğer ahlaki, etik ve insani değerler olmazsa dünyanın hızlı bir yok oluşa gitmemesi mümkün değil. Bu çağ öyle bir çağ ki ellerimizde oluşturduğumuz canavarların sadece bizi değil, dünyayı yok etme isteğinin en yüksek olduğu çağ’’.
’’İyi insanlar yetiştirmeliyiz’’
Şu anda “Acaba nükleer silahlar mı yoksa yapay zeka mı daha tehlikeli?” tartışmalarının yapıldığını anlatan Işık, “Gerçekten çok doğru. Pek çok uzman önümüzdeki birkaç yıl içinde ’Evet yapay zeka insanlık için daha çok tehlike arz ediyor’ diyecektir. Şu anda da bunu diyenler var. Siz o yapay zekayı oluşturan insan kaynağını etik değerlere sahip şekilde yetiştirmezseniz, insandan bağımsız ve insanın kontrol edemeyeceği bir dünyayı yok edecek canlıların öne çıkmasını engelleyemezsiniz” diye konuştu.
“Değerler eğitimine bağlı nitelikli insanlar yetiştirmeliyiz”
Şu anda Türkiye’deki eğitim sisteminde en fazla önemsenmesi gereken alanın, ’değerler eğitimi’ olduğunun altını çizen Işık, her şeye rağmen bu alanda alınması gereken çok yol olduğunu ve bunun mutlaka ülkenin birinci meselesi olması gerektiğini kaydetti. Işık, çalışanların iş yerini kendisinin gibi görmesi ve iş verenin de adil olmasının günümüzde iş ahlakı ve başarı açısından birinci derecede önemli olduğunu vurguladı.
Şeref Oğuz’un moderatörlüğünde ORKA Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu ve HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan’ın katılımıyla ’İşveren ve işçi açısından üretimde iş ahlakı’ başlıklı oturum düzenlendi. İş ahlakı, strateji metinlerine girmeli İş ahlakının tam olarak tanımlanması gerektiğine dikkat çeken Orakçıoğlu, bu kapsamda stratejik bir yol haritasının çıkarılması gerektiğini kaydetti.
Orakçıoğlu, “Üretimde kalite standartları belirliyken üreten işçiler için bir sosyal hak standardı yok. Sosyal hakların standardize edilmesi için elbirliğiyle çalışmalıyız. İş ahlakı, strateji metinlerine girmeli” diye konuştu.
Mahmut Arslan da iş ahlakı tanımlarının Batı’dan alındığını belirterek, ’’Oysa ki Batı’nın zihni küresel kapitalizm üzerine kuruludur. Biz bunun üzerinden gitmek yerine, köklü geleneklerimize sahip çıkıp, kendi kültür ve değerlerimi üzerinden işçi ve işveren için yeni bir model oluşturabiliriz” dedi.
Arslan, tüm İslam dünyasındaki bakışın böyle olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: “Önce zihinlerimizi işgal ettiler. Bu kalıpları kırıp dayatılan kapitalist dünyaya karşı, ’Bir dakika. Bizim dünyamız var. Yeni dünyayı inşa edeceğiz.’ diyorsak umutlu olmalıyız. O kadar uzaklaşma, yozlaşma var ki bunun sınırını da kimse koyamıyor. Ritüellerimiz, ibadetlerimiz yerinde. Hacca, umreye gidenlerin sayısı artıyor. Zekatlar veriliyor. Bunlara bakınca işler güzele doğru gidiyor ancak zihin dünyamız kayboluyor. Bundan dolayı iş ahlakını konuşurken bunları da ele almamız gerekiyor. Kendi medeniyetimizden yola çıkarak, işçi ve işverenler birlikte bir model oluşturabiliriz’’.
Zirvenin öğleden sonraki ’İş ahlakı açısından büyüme ve inovasyon’ başlıklı oturumunun moderatörlüğünü İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cengiz Ceylan yaptı. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak’ın katıldığı oturumda, işveren ve işçinin ortak ahlaki değerlerde buluşabileceği belirtildi.
İş ahlakı, iş dünyasındaki davranışları yönlendiren etik kulların toplamı diyen Nail Olpak, büyümenin önündeki engeli aşacak etik kuralların sağlanması gerektiğine dikkat çekti. Mevcut yasalarda işvereni haksız gören bir yaklaşımın olduğunu belirten Olpak, “Kamunun işçi ve işveren nezdinde adil yaklaşması gerekir. Kamuda iş barışı sağlanırsa iş ahlakı da gelişir’’ dedi.
Zirvenin kapanış konuşmasını yapan Ömer Dinçer ise ahlaka vurgu yaptı. Ahlakın sadece dindarların değil, herkesin uyması gereken davranış kodları olduğunu belirten Dinçer, ahlakın dinle sınırlanmaması gerektiğini, ahlakın dinin de üzerinde olduğunu savundu. Dinçer, konuşmalarına şöyle devam etti: ’’Bireysel tutum ile toplumsal davranış arasında uyum sağlanmaması halinde ’ahlâki yarılma’ tehlikesine dikkat etmemiz gerekiyor. Ahlak; insanın zihninde başlar. Üretimin sürdürülebilir olması için de iş ahlakının toplumun pratiğinde olması gerekir. Sosyal genlerimiz, bugün Batı’nın dilinde ’etik değerlere’ dönüşen ahlaki kodlarımızı taşıyor. Maharet; kendi hazinemizi Batı’dan dilenmemek ve bu kültür coğrafyasında iş ahlakını yeniden yüceltmek, beşikten mezara dek bize eşlik eden kavram haline getirmektir’’.
Her yıl geleneksel olarak gerçekleştirilmesi hedeflenen zirve ile iş ahlakının kurumlarda yaygınlaştırılması için işveren, çalışan ve devlete düşen sorumluluklar tartışılıp yeni çözüm yolları bulunmaya çalışılacak. Türkiye İş Ahlakı Zirvesi 2017 kapanış konuşmasının ardından aile fotoğrafının çekilmesiyle sona erdi.