Katılımcılarımızı takdim etmek isterim;
Orman Genel Müdürlüğü adına OGM İşletme ve Pazarlama Daire Başkanı Sn. Kenan Akyüz,
Türkiye Orman Ürünleri İhracatçıları, İthalatçıları ve Sanayicileri Derneği adına Sn. Mahir Arın,
MDF ve Yonga Levha Sanayicileri Derneği adına Sn Hakan Zengin ve Sn. Tevfik Dedebaş,
Orman Sanayi İş Adamları Derneği adına Sn. Mehmet Karahasanoğlu ve
Ağaç İşleme Makine ve Yan Sanayisi İş Adamları Derneği adına Sn. Arif Onur Kaçak.
ORSİAD: İlk sorumuzu Orman Genel Müdürlüğü Başkanı Sayın Kenan Bey’e sormak isterim; Kenan Bey, 2016 nasıl geçti, değişiklikler neydi, neler yapıldı?
Kenan Akyüz: Öncelikle OGM ve şahsım adına herkesi selamlıyorum. 2015’in ikinci yarısından sonra piyasalarda %5 ile %10 civarında bir daralma yaşandı,daha az üretim yapmaya başladık. 2016’da da devam etti ve bu doğrultuda 2016’da üretimimizi daralttık. 2015 yılında tarihimizin en üst üretim seviyesine ulaştık. Endüstriyel odun üretiminde 16,6 milyon m3 odun, 5.9 milyon m3 tomruk ürettik. Daralmaya paralel olarak üretimi kısıtladık. Ancak 2015 yılının ikinci yarısından sonra fiyatlarda %12 civarında yıl içerisinin genelinde gerileme oldu. Dolayısıyla son geldiğimiz nokta itibariyle pazarlığa kalma oranlarımız %25’lere çıktı. Bu dönemden sonra OGM olarak satışlarımızda düzelmelerin olduğunu kaydetmeye başladık. Pazarlığa kalma oranları biraz daha azaldı. Zaten dünyada odun dışı ürün ve hizmetlerine yönelik ciddi bir talep artışı görüyoruz. Yani odun hammaddesinden daha çok ormanların diğer fonksiyonları daha ön plana çıkmaya başladı. Bu da bütün dünyada olduğu gibi ülkemiz üzerinde de odun üretimi açısından bir baskı unsuru olmaya başladı. Ekonomik fonksiyonları açısından ormanlarda da bir daralma söz konusu olmaya başladı. Örneğin 2012 yılında 13.6 milyon hektar alanı şu anda 11.3 milyon hektara kadar düştü. Dolayısıyla tüm dünyadaki talep doğrultusunda odun dışı ürün ve hizmetlere yönelim daha çok arttı. Ama bu odun üretimini dünyada azaltmadı talep artmaya devam ediyor. 2015 yılından sonra 2016’ya kadar devam eden bu durağanlığın bundan sonra devam etmeyeceğini düşünüyoruz. Çünkü ahşap tüm dünyada olduğu gibi talebi artarak değerlenen bir ürün . Biz de bu noktada 2017 yılı için bütçe görüşmelerini yaparken programımızı biraz daha yukarı çıkartmayı hedefledik. Türkiye geneline baktığımızda sektörleri bir gözden geçirelim istiyorum. türkiye de dedik ya arz talep meselsine göre biz üretimi de buna göre yönlendiriyoruz. 2000’li yılların başından beri devam eden lif yonga sektöründeki afaki büyüme sektörün talebini özellikle artırdı dolayısıyla lif yonga odunu üretim oranı %14’lerden % 41’e kadar çıktı yani endüstriyel odun içindeki payı %41’e çıktı. Bu demek oluyor ki 1 milyon m3’lerden 7 milyon m3’lere kadar lif yonga üretmeye başladık. Bu bizim için ciddi bir avantaj oldu. Kültürel faaliyetler açısından ormanlara bakımı tetikledi. Özellikle ormanların geleceğini oluşturan genç meşelere yönelik OGM olarak ciddi orman bakımları yapmaya başladık . Birçok dünya ülkesi ürettiğini satamıyorken ürettiğini sadece ormanlara bakım yapıp ormanın dibinde bırakıyorken, OGM bu hammaddeyi sektöre vererek iki taraflı kazanç sağlamaya başladı. Biz bu sektörde Avrupa’da ilk birinci sıralardayız dünya çapında da lif yonga sektöründe ilk üçe girmeye başladık. Böyle güçlü bir sektörümüz var.
Bununla beraber ahşap sektörünün içerisinde olanlar bilirler kereste sektörde ön plandadır. Ancak Türkiye’ de kereste sektörü ciddi anlamda kan kaybına uğruyor. Bunun ana sebeplerinden biri de sayılarının 7 ile 9 bin arasında değiştiğini ön gördüğümüz küçük esnafın olmasından kaynaklı. Küçük esnaf babadan oğula devam eden bir sektör, profesyonel düşünmüyor. En ufak ekonomik krizlerde, yanlış kararlarda kan kaybına uğradığını iflas ettiğini görüyoruz maalesef. Bu noktada kereste sektöründe kan kaybı var. Bununla beraber palet ve ambalaj sektörü ciddi anlamda gelişti. Orada da sorunlar var, OGM olarak hammaddelerini makul fiyatlarda üretmeye çalışıyoruz. Bir diğer sektör kontrplak sektörü, üzerinde önemle durulması gereken bir sektör. Çünkü ithalat ve ihracat rakamlarını incelediğimiz zaman ciddi anlamda ithalatçı olduğumuz bir değer. Daha üst düzey bir ürün. Dolayısıyla kontrplak sanayiinde Türkiye’nin daha da gelişmesini bekliyoruz. Yatırımlar var ama yeterli değil çünkü ithalatımız çok fazla. ithalatı kesmek devlet olarak bizim en önemli görevlerimizden bir tanesi . Bir diğer sektör kağıt sektörü, kağıt sektöründe Türkiye ciddi anlamda çok geri kalmış durumda. Hammaddenin yurt dışı piyasalarla rekabet edememiş olmasından dolayı özellikle Finlandiya’dan ve diğer ülkelerden kağıt hamurunun daha ucuz ve cazip fiyatlara getiriliyor. Türkiye’den odun hammaddesinden kâğıt üreten bir tane işletme kaldı.
Genel olarak sektörler itibariyle bu durumdayız. Dediğimiz gibi Türkiye’nin genel verilerine baktığımız zaman OGM olarak biz üretim kapasitesini artırmaya sahibiz. Ormanlarımızın verim gücü buna yetiyor daha da artırmaya, zorlamaya çalışıyoruz. Ancak biraz sonra arkadaşlarımızın hepsinin bir ağızdan söyleyeceği ni tahmin ettiğim “OGM hammaddeyi çok yüksek fiyata satıyor” noktasında sıkıntılarımız var. Burada sizin bizi anlayışla karşılamanızı bekliyoruz. OGM olarak halen pahalı üretim yapmak durumundayız sebebi de hala profesyonel iş gücüne, mekanizasyona geçememiş olmamız .
2016 yılı için şunu söylemem gerekiyor, 2015 yılında biz orman ürünleri satış usul ve esasları hakkında ciddi değişiklik yaptık. Çağın ihtiyaçlarına göre değerlendirdik. Bununla ilgili ilk uygulamayı 2016 yılında başlattık. Buradaki en önemli değişikliklerden bir tanesi sektörün yıllardır serzenişte bulunduğu ve bize şikayet ettiği “OGM bu konuda tekel ama bize hammadde garantisi vermiyor biz bu noktada ithalata yöneliyoruz” söylemi olmuştur. Bunun önünü açabilmek için OGM olarak 25.000 m3 ve üzerinde yıllık olarak hammadde kullanan tesislere, devlet adına bütün odun hammaddesinin ve dikili ağaçların tahsisen verilmesini mevzuat olarak çıkardık ve 2016 yılında uygulamaya başladık. Bu kapsamda 1 milyon m3 dikili, 500.000 m3 de son depoda odun hammaddesi vermeyi protokole bağlayarak devam ettirdik. Ancak süreç bir kaç ay sekteye uğradı. Danıştay idare kurulunun yürütmeyi durdurma kararından sonra biraz ara verdik ama şimdi yeniden yürürlükte. Sektörün hammaddesini mümkün olduğunca karşılamaya çalışıyoruz.
ORSİAD: Mahir Bey, 2015-2016 arası neler değişti, 2016 itibariyle neredeyiz?
TORİD-Mahir Arın: Öncelikle ülkemize sektörümüze hayırlar getirmesini dilerim. Başkanımızdan sözü alarak devam edecek olursam, biz keresteciler olarak şunu söyleyebiliriz; Lif ve Yonga levha sektörü dünyada önemli bir yerde ve iftihar ediyoruz. Bu pahalılık konusunu çözmenin bir imkanı var o da masif ahşap kullanımını artırmak teşvik etmektir. Örneğin TOKİ inşaatlarında belirli bir değerde yerlerin doğramalarında ahşap hatta yerli ahşap kullanılması. Keresteciler hakikaten küçülüyor çünkü kullanım alanları daralıyor. Bunları artırmak lazım. Bence levhacıların da bu konuda ön ayak olmaları gerekiyor.
Türkiye’nin toplam tomruk ithalatı Ukrayna ve Romanya başta olmak üzere 545.000 m3 . Kereste ithalatı Ukrayna, Bulgaristan ve Rusya olmak üzere 872.000m3 Bunlarda da düşüş var. Bütün mesele talebi artırmak. Bunun için belirli teşvikler getirilmeli. Biz 2017 yılının daha iyi olacağını düşünüyoruz. Ahşap kullanım bilinci Türkiye’de de artıyor. Masif ahşap için de daha iyi gelecek görüyoruz. Mutlaka üniversitelerle işbirliği halinde hareket etmeliyiz.
ORSİAD: Mehmet Bey Orsiad olarak 2015- 2016 değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz?
Mehmet Karahasanoğlu: Öncelikle derneğimiz adına tüm misafirlerimize hoş geldiniz diyorum. Derneğimiz çok yeni, orman sektörünün hammadde ihtiyacının dışında alt bir iş kolu olarak her nevi parke üretiminin satış, uygulama ve sektöre sunumunda yer alan bir dernektir. Kurucularımız laminat ve lamine masif sektöründen gelen üretici, satıcı ve uygulamacılardan oluşmaktadır. Tabii biz burada ilk önce dernek olarak işin uygulama tarafından konuya başladık.
Sektöre hizmet veren parkecilere ve özellikle uygulama sektöründe çalışan ustalarımıza milli bir sertifika ile belgelendirilmesi dolayısıyla değer katılması amacıyla başlangıç yapmak istedik.
Sektörümüzü 2015- 2016 yıllarıyla değerlendirirsek ağırlıklı olarak zemin kaplamalarında laminat parke sektöründe yoğunluk kazanıyor. Zemine lamine ve laminat olarak bakarsanız bizim totalde 120 milyon m2’ lik bir iç pazar hacmimiz var. En başta 5 milyon m2 ile lamine pazarı geliyor. Masif oldukça az çünkü maalesef çok pahalı. Sektörde geçen seneye göre bu yıl çok büyük bir büyüme olmadı sadece ihracat pazarına daha fazla yöneldik. İhracatımızın her geçen gün arttığını görüyorum.
ORSİAD: Hakan Bey, geçen yıl levha sektöründe neler değişti. 2015- 2016 değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
Hakan Zengin: Öncelikle teşekkür ederim.
Geçtiğimiz toplantıda 2015 yılı için açıkladığımız öngörüler gerçekleşti. Biliyorsunuz iki seçim süreci geçirdik. 2015’in ikinci yarısı çok fazla karlı geçmedi. Karlı olmayan bir sektörün temsilcileriyiz. Bu alanda ciddi bir ciroya sahip sektörüz ama diğer açılardan baktığımızda karlı bir sektör olmadı. 2015 yılı %75-80 oranlarında kapasiteleri tamamladı. Ama getirisi fazla olmayan bir sektörün temsilcisi olduğumuz için bu alanda neler yapılabilir konusunda toplantının verimli olacağını düşünüyorum. Bu yıla baktığımızda Temmuz sürecinden sonra %20 civarında bir azalma oldu, kapasiteler düştü. Dolayısıyla 2016 yılı itibariyle de hızla aşağı doğru bir gidiş var. 2016 yılını önceden öngördüğümüz gibi kapatmak pek söz konusu olmayacak. Temmuz’dan sonraki süreçte daha önceki 2015 yılının sonlarına doğru yapmış olduğumuz güzel bütçeyi şimdi gerçekleştirmede çok zorlanacağımız aşikâr. Dolayısıyla bu yılı, artık kurtarmaya yönelik ilerliyoruz. Derneğimiz 1986 yılında ilk olarak sunta dediğimiz Yonga Levha Sanayicileri Derneği olarak kuruldu. 1978’den ’86 yılına kadar toplantılar sohbetler bazında başlamış 1986 yılından resmiyete kavuştu ve bir dernek çatısı altında toplandı. 2013 yılında gördük ki 19 tane lif levha tesisi var ve 18 tane şu anda çalışmakta olan yonga levha tesisi var. Dolayısıyla biz 2013 yılında genel kurul yaparak yönetim kurulumuzda bunu MDF ve Yonga Sanayicileri Derneği olarak ismini güncelledik. Sektörde levha üreten her fabrika derneğimize üyedir. Şu anda biz tüm levha üreten sektörü temsil ediyoruz. Ülkemizde son yıllarda ciddi oranda kapasite artışı oldu. 2015 sonuna doğru 3 tesisle birlikte 1 milyon üzerinde bir kapasite devreye girdi. Yeni yatırımlarla artmaya da devam ediyor . Şu anda mdf üretiminde Avrupa’da birinci dünyada ikinci sıradayız. Özellikle Almanya’nın üstünde iki kat üretimle şu anda Avrupa’da birinci sıradayız. Yani Avrupa ülkelerinin bizi geçme şansı kalmadı. Şu anda Almanya’nın mdf üretimi yıllık 3 milyon 790 bin m3, Türkiye’nin ise 6.8 milyon m3. Zaten görüntü şu ki batıdan bu tarafa doğru kayan bir üretim görüyoruz. Yonga levhada da baktığımızda Rusya 6.64 milyon m3, Almanya 5.52 milyon m3 , Türkiye 5.40 milyon m3 yani neredeyse Almanya’yı geçip birinci sıraya yükselme yolundayız.
Biz yine laminat parke üretiminde de ciddi anlamda söz sahibi bir ülke olduk. Dünya çapında ve Avrupa sıralamasında şu anda ikinci sıradayız. Şimdi baktığımızda ağaç bazlı levha üreten dünya sıralamasına 40.6 milyon m3 levha üretiyoruz. Türkiye 6.8 ile ikinci sırada. Diğer ülkeler ABD 3.66 milyon m3, Almanya 3.79 milyon m3 yani bizim ikinciliğimiz uzun yıllar devam edecek. Yonga levhada biz beşinci sıradayız ama bizim üstümüzdeki Almanya ve Rusya’yı gördüğümüzde çok yüksek rakamlarda değiller. zaten Türkiye’ ye doğru bu kapasite gelmeye devem ediyor ve edecek. Laminat parkede Türkiye dünyada 3. sırada 110 milyon m2 ye ulaştı kapasitemiz. Rusya 75 milyon m2, Çin 222 milyonla ikinci sırada. Almanya 272 milyon m2 ile birinci sırada.
Aslında bizim sektör olarak 400 bin kişiye hitap eden hatta dolaylı olarak sektöre hizmet edenleri de topladığımızda 1 milyon kişiyi istihdam eden bir sektörüz. En güçlü yanı çok fazla derecede işçiye hitap ediyoruz. En önemlisi de biz ormandaki en düşük vasıflı malzemeyi kullanarak çok ciddi rakamlara ulaşan, cari açığı kapatan, aynı zamanda katma değeri çok yüksek ürünler üretiyoruz. Bizim sektörümüzün diğer bir önemi ise makina ağırlıklı bir sektörüz. Basit teknolojilerle kurulacak sektörler değil bir hattın uzunluğu 200 metrelere uzanıyor. Türkiye’ de şu andaki sanayi sektörlerimize baktığımızda en komplike tesisi kullanıyoruz. Hem en riskli, hem de en komplike tesislerin yöneticileri ve temsilcileriyiz.
Şu anda bizim sektörümüzün büyüklüğü 12 milyar dolar civarında. 2023 hedefimiz toplam 25 milyar dolar. Yani ciddi bir rakam söz konusu ve haliyle bu sektörü hafife alamayız. Sektörümüzün 2023 ihracat hedefi 8 milyar dolar ve bunu geçeceğimize inanıyorum.
Bu sektörün iki alt sektörü var en önemlisi mobilya sektörü yani bizi ayağa kaldıran, ciddi anlamda önümüzü açan sektör mobilya sektörüdür. Bu sektörün bizim sektörü güçlendirdiğini ve bu kapasiteleri artışa zorladığını görüyoruz. Özellikle bu sektöre teşekkür borçluyuz çünkü Avrupa’da büyük başarılar elde ettiler, ciddi ihracat seviyelerine sahipler. Çok ciddi anlamda bir zahmete katlandıklarını da görüyoruz çünkü yüksek karlar yapmıyorlar, uzun vadelerle çalışıyorlar.
Diğer sektör ise, dekorasyon sektörü. Biz onların yarı mamul ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Sektörde faaliyet gösteren bütün şirketlerimiz, bize üye olan şirketlerin tamamı TSE belgelerine sahiptir. Sektörümüzün kullanım kapasite oranı %75- 80 civarında. Bizim ürünlerimizi tüketen, %74 mobilya sektörü, %11 inşaat sektörü ,%13 dekorasyon, kalan kısım da prefabrik ev yapımında kullanıldığını görüyoruz. Dolayısıyla bu sektör canlı,dinamik, ilerleyen ve her yıl %20- 30 civarında kapasiteyi ilerleten bir sektör ve şu anda yeni yatırımları da var. Zaten geçen yıldan bu yana 1 milyon 100 bin m3 civarında kapasite artımı oldu.
ORSİAD: 2015-2016 değerlendirmelerinizi rica edebilir miyiz?
AİMSAD- Arif Onur Kaçak: AİMSAD adına sizleri selamlıyorum. 2000 yılında sektörümüzde sadece 9 milyon dolarlık bir ihracat vardı. Bütün ağaç işleme makinaları açısından söylüyorum bu rakam 2014 yılı sonunda 83 milyon dolara ulaştı. İhracatımızda da en yüksek büyümeyi biz 2013 yılında 94 milyon dolarla yaptık. 2015 sonunda ise başladı, ihracatımız 65 milyon dolara düştü. Makine sektörlerinin hemen hemen tamamında TÜİK üretim rakamlarını alamıyoruz, üretim tahmininde bulunuyoruz ve geçen yılın sonunda 165 milyon dolarlık makine ürettiğimizi var sayıyoruz. İthalatımızın da 96 milyon dolar olduğunu hesapladığımızda aşağı yukarı 160 milyon dolarlık yurt içinde bir satışımız gerçekleşti. Diğer tarafta 2016 yılının resmi açıklanan 8 aylık verilerine batığımızda, ihracatımız 47 milyon dolar, ithalatımız 56 milyon dolar seviyesine ulaşmış. Bu gidişatla 2016’da bizim en büyük pazarlarımızdan biri olan Rusya’yı kaybetmemize rağmen ortalama 2015 yılında 65- 70 milyon dolar civarında ihracatımızı tamamlayacağımızı düşünüyoruz. Buradaki ilginç olaylardan bir tanesi ilk 8 aylık dönemde yaptığımız ihracatlarda İtalya ilk defa bizle ilk beşin arasında girmiş. Yani İtalya’ya da iharacat yapmaya başlamışız. Cezayir , Bulgaristan, Özbekistan gibi yeni pazarlarada girdik. Son 15 yılda yine %200 civarında bir büyüme gerçekleştirdik. Mobilyanın ve diğer ağaç ürünleri sektörünün büyümesi tabii ki bizi etkiliyor ama ülkenin bazı süreçleri de bizi etkiliyor. Yurt içinde maalesef kan kaybetti sektörümüz. Dolayısıyla şu anki hem dernek hem sektör olarak hedeflerimiz daha çok yurt dışı pazarlara açılıp ihracatımızı arttırmaya yöneliktir.
ORSİAD: Tevfik Bey, genel olarak bahsedilen daralma bir tarafa siz Adana’ya yeni bir hat kuruyorsunuz. Sizin değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
Tevfik Dedebaş: Öncelikle hoş geldiniz. Şahsım ve derneğimiz adına teşekkürlerimizi sunarım. özellikle Orsiad’a bize bu ortamı sağladığı için teşekkür ederim.
Aslında daralıp daralmadığımızı şöyle bir fotoğrafla açıklamak isterim. Türkiye gerçekten çok dinamik bir nüfusun olduğu bir coğrafya. Avrupa’da ortalama yaş 40 iken bizde ortalama yaş 29. Bu çok önemli bir olgu. İkinci önemli olan ise biraz önce Hakan Bey’ in de bahsettiği gibi yeni bir dinamik ortama girdik. Kentsel dönüşümle inşaat sektörü alabildiğine büyüdü. Yani panel sektörünün bir noktada ihtiyacını karşılayabilecek yeni bir kanal oluştu. Yani 2013 yılından günümüze geldiğimiz zaman Türkiye’ de TÜİK verilerine göre 2015 yılında 1.289.000 konut satışı var. Bunların %50’si yeni konut , yeni konutlarda 4- 5 m3 arasında levha kullanımı söz konusu. Yani ortalama 3 m3 dersek 1 milyon adedin üzerinde bir satışın olduğu Türkiye’de, 3 milyon m3 sadece inşaat sektörünün yeni devreye giren veya el değiştiren konutlarında gerçekleşiyor. İkinci çok önemli tespit ise genç nüfus nedeniyle yine TÜİK verilerine göre bir yılda 600.000 üzerinde çift evleniyor. Bunun yanında 130.000 çiftte maalesef boşanmakta. Yani böylesi bir durum ister istemez bizim sektörün önünü açıyor. evet 2016’da sektörümüzde bir daralma oldu bunun nedeni hem içinde bulunduğumuz coğrafyadaki bir takım olumsuzluklar ve son sürecin ciddi payı var. Ama yine önümüzdeki süreçte iyimser olmak lazım. Ve en önemli konu da bulunduğumuz coğrafyanın hemen devamında olan coğrafyalarda orman yok. İran, Irak, Suriye veya Türki Cumhuriyetlerinde bu sektör gelişmiş değil. Bizim en büyük dinamiğimiz o tarafa doğru ihracatı artırabilecek kanalları bulmamız.
Ben burada odun hammaddesinin azaldığını yetersiz olduğunu bir noktada kabul etmiyorum. Şöyle ki yılda sektör 11 milyon ton odun hammaddesi harcıyor. Yani şu andaki fiili kapasiteye göre 9 milyon m3 fiili kapasite var. OGM’ye yine özellikle teşekkür ediyoruz. 2 milyon sterlerden 5 milyon sterlere doğru çıkan bir yapı var. Dikili olarak 5 milyon m3 ler civarında da orman var. 7 milyon sterden 4 milyon ton odun alıyoruz. Kenan Bey şunu söyledi; tüm satışlarda 2016 itibariyle geriye doğru bir gidiş varken bunu özellikle söylüyorum özellikle tespit ediyorum tek fiyat olarak artı koyan sektör bizim sektörümüz. Fiyatlarda %10’ yakın bir artış var. Diğerlerinde ise daralma var. Yani 93 TL’dan 104 TL’ya çıktı.
Değerli arkadaşlar şu anda OGM 20 milyon m3 üretim yapıyor. Bu üretim 42 milyon m3’ün yaklaşık %50’sinin altında yani bunun 38 milyon m3’ ü koru ormanları, 4 milyon m3 baltalık orman. OGM ana parasına dokunmuyor. Bir noktada faizin bir bölümünü işletmeye çalışıyor. Hâlbuki sürdürülebilir bir ormancılık politikası yapmak için mevcut bu cari artımın %70’ler civarında kısmını üretime vermesi lazım. Yani 20 milyon m3’lerden çok rahat 25 milyon m3’lere çıkacak bir yapı var. Bu yapı bize ne kazandırır dersek; Türkiye o kadar cazip bir pazar ki, 800 bin m3 levha ithal girişi var. Yaklaşık 550 milyon dolarlık bir giriş bu. Yani hepsini topladığınız zaman 2 milyon m3’lerin üzerine geliyor. 1 milyar dolarların üzerinde bir giriş demek. 33 milyar dolarlık cari açığımız var. 300 milyon dolarlık da odun ve cips ithalatımız var bu rakamın dışında. Şimdi 300 milyon dolar ya da 3 milyon ton az bir rakam değil. OGM’nin 20 milyon m3’ten 25 milyon m3’ e doğru çıkacak bir üretim artış kapasitesi var. Böylelikle hem tomruk üretimi artacak hem de bizim yurt içinden alabileceğimiz pay artacak ve dövizimiz yurtdışına gitmemiş olacak.
ORSİAD: Şimdi Hakan Bey diyor ki 2023 hedeflerimiz bizim 25 milyar dolar. Bu da sizin odun hammaddesi ya da cips olarak sektöre katkı sağlamasıyla olur diyor. OGM’nin 2017 ile başlayıp 2023’e kadar nasıl bir planı var, OGM nasıl bir hazırlık yapıyor.
Kenan Akyüz: Öncelikle bazı düzeltmeleri yapmak isterim. Her yıl bizim cari artırımımız 45.9 milyon m3. Bizim 2016 yılı için öngördüğümüz rakam 20 milyon m3 yani 46 milyon olarak düşünürsek . Bunu değerlendirdiğinizde %50 bile değil. OGM üretim potansiyelini artırmaya sahiptir. Biz koruma ve kullanma dengesi içiresinde daha fazla odun üretimi yapabiliriz. Fakat kısıtlamalarımız var.
ORSİAD :Tevfik Başkanımız dedi ki; faizi kullanıyorlar
Kenan Akyüz: Şöyle ki; biz OGM olarak ormanlarımızı amenajman planları dediğimiz planlar çerçevesinde ormanların sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini amaçlarız. Niyetimiz ormanlardan sadece odun hammaddesi üretmek değil , biz ormanların sürdürülebilir olmasını sağlarız. Teknik müdahaleler yaparız ve bunun sonucunda odun hammaddesi elde ederiz. Ormanları optimum bir yapıya dönüştürmektir. Biz sadece odun üretimine yönelik orman işletseydik bugün bu artımın tamamını alıyor olurduk ama o zaman ormanların geleceği tehlikeye girerdi. Dediğimiz gibi 46 milyon m3 yıllık artımımız var. Bunun tamamını ekonomiye kazandıralım desek bunun yanlış olacağını hepimiz görürüz. Evet, potansiyelimiz var. Diyelim ki bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi 2015 yılından başlayan süreçte 2023 hedeflerimiz var. 2023 yılında biz 25 milyon m3 endüstri yel odun hedefinden bahsediyoruz. Bugün itibariyle 16 milyon m3 endüstriyel odun var.
ORSİAD: Tevfik Bey, 25 milyon m3’e çıkış bizim için yeterli mi?
Tevfik Bey: Yeterli olacaktır şu anda bizim sektör 3 milyon ton. 16 milyon m3 şuanda endüstriyel odun üretimi ki bunun içinde 7 milyon m3’ü direkt olarak bizim sektörün ihtiyacını karşılamak üzere yapılıyor bu da %44’üne denk geliyor. Endüstriyel odun üretimini 16 milyon m3’ten 25 milyon m3’e çıkarırsanız buradan bizim alacağımız pay 9 milyon m3’ten yaklaşık 4.5 milyon m3 farkı olur ve bu sektör kurulu kapasiteyi yakalamış olur.
Kenan Akyüz: Biz bu üretim artısını yapacağız ama her sektör tabii ki kendi açısından bakıyor. Levha sektörü 2015 yılında 13.4 milyon m3 üretim yapmış. Az önce kurulu kapasitelerinden bahsettiler yaklaşık 12 milyon m3 ürün bazında kapasite var. Tevfik bey bilir yaklaşık 1m3 ürün ortalama 3 ster odundan elde edilir. 11 x 3 demek 33 milyon ster odun demek . Bu Türkiye’de bütün üretilen odunların hepsini levha sektörüne verseniz doyuramazsınız. Her şeyi rayına oturtmak lazım. Talep ve arz önemlidir. Sektörlerin değişimine göre , ormanlara yaptığımız müdahaleden çıkan ürünlere göre sektöre hammadde sağlıyoruz. Mahir Bey az önce güzel bir şey söyledi, levha sektörü lif yonga odunu dışında daha kaliteli odun kullanıyor. Bu çok önemli şimdi biz her şeyi hakkıyla yerine oturtmamız lazım. Levha sektörünün kullanması gereken hammadde ince lif yonga odunu dediğimiz ince materyalden oluşuyor. Sanayi odununun tomruğu levhaya doğramaya başlıyorsanız orada bir sıkıntı vardır. Biz napıyoruz, ormanlarda ağaçları 100- 150 yıl yetiştiriyorsunuz eğer doğru bir sektörde kullanmazsanız bunu iyilik yapmış değil Türkiye’ye kötülük yapmış oluyorsunuz. Yani kereste olacak bir ağacı levha yaptırıyorsanız bu doğru bir büyüme şekli değil. Biz sektörün büyümesinden tabii ki memnunuz fakat sektörün bizim üzerimizde baskı unsuru olmasından memnun değiliz. OGM olarak ürettiğimiz bütün hammaddeyi sektöre versek yetiremezsiniz, sektör büyümeye devam ediyor. Diğer bir taraftan ithal almıyoruz. İthal almanın da bir sıkıntısı yok çünkü burada katma değer bir ürün elde ediyorsunuz, istihdam sağlıyorsunuz bu devlete vergi veriyorsunuz. Nihayetinde bir de bunu yurt dışına satıyorsanız bunu devlet olarak tabii ki isteriz. Elbette ki OGM sektörün hammadde ihtiyacını tamamen yerli kaynaklardan karşılamak ister. Bu noktada OGM’nin çok ciddi adımları var. Mevzuat değişikleri ile sektöre hammadde garantisi verdik. Yurt dışına gitmesin diye yeter ki… Tabii ki bunlar ormanların verim gücü nispetinde olacak. Bunlardaki ana unsur maliyet unsuru çok önemli. Ben biliyorum ki sektör yurt dışından hammaddeyi daha ucuz bulsun almakta tereddüt etmeyecek.
Tevfik Dedebaş: Buradaki en büyük eksiklik şu, ormanların fonksiyonel olarak planlama noksanlığı var. Doğrudur seksen sene bekliyorsunuz bunun normalde yonga olup panele gitmemesi lazım. Ama Türkiye’deki ormanların mevcut yapısını gördüğümüz zaman 5 milyon hektarın üzerinde kızıl çam dediğimiz yani Allah’ın lütfu olan bir ağaç türüne sahibiz. Bu ağaç normalde bizim şu anda hektardaki cari artımımız 3 m3 civarında ama bu ağacı eğer iyi değerlendirebilir de ki birazcık yol aldılar bunun önünü açabilirsek yılda 15m3 civarında artım yapabilen bir özelliğe sahip bu ağaç ve Türkiye içinde en ideal ağaç. Bu ağaçtan 500 bin hektar bir yerde uygun saha bulursanız 7.5 milyon m3 bir noktada üretimi artırmış oluyorsunuz.
ORSİAD: Peki bu konuyla ilgili sizin temsil ettiğiniz derneğin bir yapılanması var mı? Ya da bir projeniz var mı?
Tevfik Dedebaş: Proje var ama yasalardan ileri gelen bir takım kısıtlar da var. Esasta biz sektör olarak şöyle bir yaklaşım içindeyiz. Mülkiyet devlette kalsın mevcut olan bu söylediğimiz özellikte olan ormanların kullanımı işletilmesi sektöre verilsin. Neden söylüyorum bunu, ben Kastamonu Entegre’yi de temsil ediyorum. Yurt dışı olarak da yatırımlarımız var. En son yatırım yaptığımız ülke Rusya Federasyonu. Değerli katılımcılar Rusya 1992 senesinde yeni sisteme geçti ve şu anda diyor ki 10 milyon doların üzerinde orman ürünleri sektörüne bir yatırım yaparsan sana hali hazırdaki ormanlarımı 49 yıla kadar kiralayabilirim. Ama buradaki ormanların işletilmesi benim kurallarıma göre sürdürülebilir politikası içinde olacak.
Bizim buradaki mevcut en büyük kısıtımız ormanların tümü devletin hüküm ve tasarrufu altında olup bu sektörün direkt müdahalesi yok. Yani işin başında değil de daha sonraki aşamalarda işi üstleniyoruz.
ORSİAD: Hakan Bey, Tevfik Bey diyor ki; kanunlar dolayısıyla engel var. Peki bu kadar büyük bir sektör 1.5 milyon insana hitap ediyor. Bu kanunların değişmesiyle ilgili biz gerekli lobi çalışmalarını yapamıyor muyuz?
Hakan Zengin: Daha önceki toplantılarımızda da dile getirdiğimiz gibi, Türkiye’nin ormanlarında hiçbir ülkede olmayan bir yasa var. Orman köylüsünü koruma yasası. Bu yasayı Kenan Bey çok iyi bilir. Bu yasadan dolayı bir takım işlemleri yapamıyorsunuz. Bir de işçi sağlığı ve güvenliği noktasında ormanda profil düzeyi düşük, profesyonel olmayan işçilerle birlikte çalışmak zorundasınız ve zaten fabrikalar çok ciddi bir risk altındalar. Bu makinalar 100 milyon Euroya kuruluyor. Kurulan tesislerin işletilmesi bir saatlik duruşun, örneğin 500m3 kapasiteli bir tesisin 1 saatlik duruşunun maliyeti yaklaşık 25.000 TL civarındadır. Bunun dolaylı maliyetleri de daha yüksek tabii ki. Verimliliği korumak için sürekli üretim yapmak ve kapasiteyi artırmak full kullanmak zorunda. Biz şu andaki Tevfik Bey’in bahsetmiş olduğu kapasiteler %65-70 oranında tesislerin kullanımıyla ulaşılan kapasiteler. Biz bütün levha üreticileri olarak %100 kapasiteye hiçbir zaman ulaşamadık. Şu anda %100 kullanmaya kalksak 6-7 milyon civarında bir ithalatı körüklemiş oluruz. Bizdeki tesisler Avrupa da dünyaya kıyasla birinci sırada yer alır. Biz şu anda dünyada %200 pahalı odun alıyoruz.
ORSİAD: Mahir Bey’e sormak isterim, bu ürünleri tamamen tüketemediğinizden dolayı mdf pahalıya satılıyor öyle mi?
Mahir Arın: Şöyle ki; Bu arz talep dengesidir. Tabii ki onlar da pahalı ürün kullanmak istemezler ama yokluktan oluyor. Burada onlar da destek vererek bütün sektör rüzgârın götürdüğü yere gitmemeliyiz. Rüzgârı gitmek istediğimiz yön için araç olarak kullanmalıyız işleri planlamalıyız. Onlar da destek vermeli. Masif ahşap sektörü gelişmeli. Bu konuda yatırımlar yapılmalı.
Tevfik Dedebaş: Bizde şu anda levhanın %50’sine odun hammaddesinin maliyeti giriyor. Avrupa’da bu oran %25. Yani Avrupa’da odunun ormandan oradaki fabrikaya gelişi 40 dolarlar civarında. Türkiye’de ise maliyet 80 dolarlar civarında. Bunun çözümü biraz da yasal alt yapıda. Yasal alt yapı derken mesela OGM bir odunun tomruğun fiyatını belirlerken 4 tane ana ayak etrafında bunu yapıyor. Olmazsa olmaz bir işçilik var , çok az da olsa bir satış giderleri ve tarife bedeli dediğimiz cüzi miktarlar var ama esas unsur olan orman dağıtım giderleri dediğimiz yani OGM’nin tüm harcamalarının karşılığı olarak satışlardan OGM’nin döner sermayesine akıtılan bir para var. Esas üzerinde durmamız gereken konu bu. Bu aslında 1 milyar TL’lerin üstünde. Bizim sektörden örnek verirsem bizim sektörün buradaki payı sterde 35 TL bir stere OGM dağıtım gideri olarak 35 TL çamda koyuyor 41 TL’da yapraklarda koyuyor.
Devletimiz eğer 2023 hedeflerinde 25 milyar doları öngörmüşse ve 8 milyar dolar ihracatı da biz öngörmüşsek devletimiz OGM’nin üzerindeki bu yükü tamamen almalı ya da bir bölümünü almalı. Döner sermayeden özel bütçe dediğimiz devletin kendi kaynağına olan yerden bunu karşılayacak. İçinde bulunduğumuz şehir Büyükşehir Belediyesi sadece park bahçelerdeki çiçeklere 400 milyon TL’nın üzerinde bir harcama yapıyor. Halbuki 300 milyonu bizim sektöre verse bu sektör Avrupa’da rakip tanımaz .
ORSİAD: Mehmet Bey ORSİAD’ın ne gibi çalışmaları var? Örneğin Doğa Ormanları projeniz. Biraz bahseder misiniz?
Mehmet Karahasanoğlu: Mevcut konu bizim burada Doğa Ormanları adı altında 81 ilimiz için geçerli olacak bir projemiz var. Zaten Orman Bakanlığı’nın yürütmekte olduğu proje biz bunu bir sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde ORSİAD olarak daha iyi bir şekilde 81 ilde ses getirmesi için yürüttüğümüz bir çalışma. Bakanlık nezdinde bir görüşmemiz oldu ve oldukça olumlu karşılandı. Kendileri de benzer bir proje üzerinde çalışıyorlarmış. Amacımız kesilen eksilen ormanların yerini doldurmak asıl hedefimiz yanan ormanlar. Tekrar ayağa kaldırmak. Projemiz bu doğrultuda devam ediyor.
Kenan Akyüz: Öncelikle Tevfik Bey’in Rusya örneğinden yola çıkmak istiyorum. Şimdi Rusya ile Türkiye’ yi kıyaslarsak doğru bir kıyas olmaz. Dünya ormanlarının %21’i Rusya’nın. Fakat şöyle bir handikabı var ki yatırım yok, fabrika yok ama hammadde var. O zaman diyor ki sanayici, gelin yatırım yapın ben size orman vereyim. Türkiye’ ye baktığınızda coğrafi konum olarak iklim olarak Türkiye orman zengini bir ülke değil. Dolayısıyla bu kadar güçlü bir sektör varken ve hammadde yetmiyorken gelin ormanları da size verelim demek doğru bir yaklaşım olmaz.
Türkiye ‘deki odun hammaddesinin fiyatlandırılmasına konusuna gelirsek, orman ürünlerinin muhammen bedellerini belirlerken yani satarken maliyet bedelleri üzerinden önce bir hesap yaparız sonra muhammen bedeli belirler ihalede satarız. Maliyet bedelinin içinde tarife ve satış giderleri cüzi bir rakam.
Odunun üretilmesi için anayasanın 169. Maddesi devlete bir görev vermiş. Madde der ki; Orman köylülerinin yerinde kalkındırması istihdamı devletin görevidir, dolayısıyla OGM’nin görevi. 6831 sayılı orman kanununun 40. Maddesi bu konuda öncelikleri önümüze koyuyor. Ormanlarda yapılacak işlerde orman köylüsü ve köylülerinin kurmuş oldukları kooperatiflerin bir önceliği vardır. 1956 yılında çıkan bir kanun maddesi. O zamanki yıllarda demokratik yapıyla şu anki yapı bir değil. O zamanki köy nüfusuyla şimdiki köy nüfusu taban tabana zıt. Köydeki genç nüfusuyla, şimdi genç nüfusu farklı.
Bu konuda ciddi anlamda bir kanun değişikliğine ihtiyacımız var.
ORSİAD: Bu konuda ne yapılabilir?
Kenan Akyüz: Şimdi şunu söylemek lazım; bizim mevcut gücü doğru değerlendirmemiz lazım. Yani orman köylüsü gerçeğini göz ardı edemeyiz. Türkiye’de kayıtlara göre 7 milyon orman köylüsü 21.000 orman köyü var. Bu arada bizim tespit ettiğimiz rakam 150.000 kişi civarında fiili çalışan var. Ama çalışma şekli çok önemli. Türkiye’de maalesef bu önceliklerden dolayı profesyonel iş gücüne geçemedik. Köylü diyor ki, bana bu işi vermek zorundasınız. Dolayısıyla ben ne zaman istersem o zaman yaparım keyfiyeti olabiliyor. Ormancılık faaliyetini, diğer işleri yanında ek iş olarak görebiliyor.
ORSİAD: Peki bu çalışma şekliyle sanayici nasıl planlama yapabiliyor.
Kenan Akyüz: Değerli arkadaşlar OGM işte bu kısıtlamalardan dolayı yani orman köylüsüyle çalışma zorunluluğundan dolayı üretim faaliyetlerini şöyle gerçekleştirebiliyor; Önce ağaçların tespitleri yapılıyor sonra orman köylüsüne üretim işini veriyoruz. Onlar üretim işini peyderpey yıl içerisinde gerçekleştiriyor. Yani ağacı kesiyorlar , rampaya çekiyorlar oradan son depoya bizim satış noktalarımıza getiriyorlar ve oradan da biz ürünümüzü satıyoruz. Bunu yaparken mekanizasyona geçmedikleri için, profesyonel işgücü oluşturmadıkları için bizim ağaçlarımız ciddi anlamda değer kaybediyor. Sanayici diyelim ki 5 metre uzun boy tomruk lazım dediği zaman orman köylüsü ben bunu taşıyamıyorum diyor ve 2.5 metre boyunda kesiyor. Dikili ağaç satışlarında bütün dünya bunu yapıyor. Amerika, Kanada gibi ülkelerde, Avrupa ülkelerinde dünyanın birçok ülkesindeki ağaçlar ormanın dibinde teknik olarak işaretlenen ağaçlardır rastgele değil. Direkt sanayiye satılır bunlar. Sanayici o ağacı istediği boyutta, kalitede keser ve ormandan direkt fabrikasına taşır. Bu ciddi anlamda %20 civarında maliyetlerin düşmesine sebebiyet verir. Üzerine kalite ,kazanç eklenir ve sanayinin en az %30 karı oluşur. Biz ise ürünümüzü son depoya taşıyarak bu %30’u üzerine koymuş oluyoruz.
Şimdi orman köylüsünün bu çalışma tekniğini ya da orman köylüsünü yok sayarak yeni bir çalışma sistemi kurmaya çalışmıyoruz. OGM Milli Eğitim Bakanlığı ile yapmış oldu protokol kapsamında 100.000 orman köylüsünü profesyonelleştirmek için eğitime tabi tutuyor.
Mesleki yeterlilik kurumunda, ağaç kesme ve boylama operatörünün tanımını yaptık. Dedik ki basit bir kaloriferci bile belgeyle çalışıyorken ormanda dünyanın en ağır işçiliğinden biri olan üretim işçiliğinde bir insan babadan gördüğü gibi eline motorlu testere alıp çalışamaz. Mesleki yeterlilik kurumuyla standartları belirledik. Resmi gazetede yayınlandı. Eğitilen orman köylüsüne sertifika veriliyor. Ve sertifikaya haiz olanlar ormanda üretim işçiliği yapabiliyor.
Şimdi bizim satış gelirlerimizin %50’sini fiili masraf yani orman köylülerinin üretim işçilği olarak veriyoruz. 2015 yılının ikinci yarısından sonra fiyatlarımız düştü. 2016’da bu devam etti. Bir ticarethane fiyatı düştüğü zaman ne yapar, giderlerinden kısmaya çalışır. OGM’nin böyle bir lüksü yok. Her yıl en az enflasyon rakamları kadar orman köylüsüne zam yapmak zorunda. Bu zammı yapmazsanız ciddi bir baskı altında kalırsınız.
Maliyet unsurlarının içinde, %50’sini orman köylüsüne verdiniz, bu ürün üretilirken personel çalışıyor, ormanlarda teknik müdahale yapıyorsunuz, yollara bakıyorsunuz, sivil kültürel müdahaleler yapıyorsunuz, o bölgeye araç giriyor bunun gibi bir çok masraf ve yangın giderlerinin de bir kısmı dahil olmak üzere bir takım masraflar yapıyorsunuz. Tevfik Bey’in az önce bahsettiği dağıtım giderleri dediği masraflar bunlardır. Bir işletmede bu masrafların olmamasını düşünmek çok mantıklı bir iş değil mutlaka bu masraflar olacaktır. Tevfik Bey’e şu noktada katılıyorum, bu masrafların bir kısmı asıl işletme giderlerinin bir kısmı değerlendirilerek, memur maaşları gibi tevzi masrafları bu orman ürünlerinin sırtından kaldırabiliriz. Buna da devletimiz, siyasi otorite buna karar verir. OGM ucuz mal edip de sektöre pahalı bir hammadde satmıyor. Kar amacımız yok. Bu hammadde bu şekilde maliyet kazanıyor. O yüzden pahalı diyorsunuz. Maliyetlerin düşürülmesi için ciddi atılımlar gerçekleştirdik. Orman köylülerinin çok ciddi anlamda karşı çıkmış olmasına rağmen OGM son depolarını kapatıyor. Son beş yılda kapatılan depo sayısı 200. Çünkü dedik ki ormandan indirip, depoda malı bekletip orada satmayacağız. Dikili ağaç satışlarının maliyetlerini düşürmek için artırmaya çalışıyoruz. 1996 yılında başladığımız dikili ağaç satışlarını bugün itibariyle 5 milyon m3’lere çıkarttıysak bu ciddi bir çalışmadır. Rampa satışlarını artırmaya çalışıyoruz. Yani rampa dediğimiz orman içerisindeki satış yerlerini artırıp sektörün üzerine bir de tekrar yükleme, taşıma, istifleme maliyetlerini eklemeyelim diye uğraşıyoruz. Bunların her biri ciddi anlamda sektörün hammadde girdi maliyetlerini düşürmek için yapılan eylemlerdir. Bugün her ne kadar dikili ağaç satışları sektörün karşısındaymış gibi gösterilmeye çalışılsa da sektördeki arkadaşlarım bunu çok net biliyor. Tamamen onlar için çok ciddi bir ayrıcalık, doğru bir uygulamadır. Evet, işçilik noktasında sıkıntıları var bu sistem mutlaka dönüşecek dönüşmek zorunda. Biz sektöre hammadde garantisi veriyoruz. Amaç yerli işçi ve yerli üretim. Bu sancılı süreç en fazla 3 yıl devem edecektir. Bu dönüşüm mutlaka sağlanacaktır.
Tevfik Dedebaş: Türkiye’de dikili ağaç satışının m3 fiyatı 35 dolar, Rusya’da 3 dolar. Kiralamadan vazgeçtim dikili alanı size tahsis ediyor, sektöre veriyor Rusya’da. OGM’nin bu konuya ciddi el atması gerekiyor.
Kenan Akyüz: Rusya ormanın çok olduğu bir yer olduğundan bu fiyatların olması normal. Avrupa’yla kıyasladığımızda ise daha pahalıdır. Kanunumuzda 30. madde açık artırmanın esas olduğunu söyler. Arz- talep dengesiyle alakalıdır. Burada hammadde maliyetlerini kalem kalem açıkladım size. Devlet OGM bütçesinden değil de, genel bütçeden karşılarım derse maliyet unsurlarını kaldırırız tabii ki.
ORSİAD: Mahir Bey, 2017 tahminlerinizi alabilir miyiz? Neler yapılması lazım?
Mahir Arın: 2017 sonunda inşallah çıkış yılı olacak. Bizim sektörün, her türlü dalgalanmalar da biraz geriden gelir. Hammadde konusunda hepimiz hem fikiriz. Bizim için yapılması gereken, ihracatı ve yerli tüketimi teşvik etmek gerekiyor. Yani ahşap kullanımını bir şekilde artırmak gerekiyor.
Laboratuvarlar test merkezleri kurulabilir. Devletin bu konularda teşvik getirmesi gerekir. Özel bütçeden yapılan harcamaların genel bütçeye devredilmesi konusunda çalışmalıyız. Mobilyadaki ihracatı panel sektöründen çok ayrı düşünmemek lazım. Bu durgunluğu yarını planlamak için fırsat saymak lazım. Endüstri haline gelmeliyiz. Bunun için herkesin desteğini bekliyoruz.
ORSİAD: Mehmet Bey, ORSİAD olarak 2017 yılında parke sektöründe neler yapılması lazım.
Mehmet Karahasanoğlu: Derneğimiz çok yeni. Yaklaşık 6 aylık bu süreçte ORSİAD olarak özellike zemin sektöründe geniş bir grubumuz var. Sadece parkeci dememek lazım üreticiler satıcılar ve uygulama tarafı var. Toplamda yaklaşık 40.000 kişilik üye potansiyeline sahip bir derneğiz. Sektörde çalışan ve bu sektörün uygulama tarafında yer alan usta kesiminde tam bir yapılanmış grup yok. 20 senedir bu sektördeyim. Ne yazık ki uygulamayı verdiğiniz insanlar, ustalar, eğitim almış sistemde, yetiştirilmiş insanlar değil. Biz ORSİAD olarak işin bu tarafındaki eksikliği gördük ve bu konuda bir çalışma başlattık. Ustaları eğitip mesleki yeterlilik kazandırmak için yola çıktık. Bizim sektörde herkes ustayım diye karşınıza çıkabilir. Biz dernek olarak onları eğitsek de devlet nezdinde bir yaptırımı olması gerekiyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın başlatmış olduğu meslek yeterlilik kurumu ile standartları geliştirme konusunda çalışacağız. Bu kuruma başvurduk , bir ustanın çalışma standartlarını içeren 27 sayfalık doküman koydu önümüze. Dernek olarak Avrupa’dan bir çok kurumla da işbirliği halindeyiz. Yaklaşık 15 gün önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda bir protokol imzaladık. Bu protokol uyarınca derneğimiz tüm Türkiye’deki ustaların hem teorik hem pratik eğitimini üstlendi. Derneğimiz çalışmalarına başladı. Önümüzdeki yılın ilk aylarında eğitimlerimiz başlayacak. Derneğimiz bünyesinde iki tane üretici firma var. Sektörde diğer firmalar da destek veriyorlar.
Türkiye’de yaklaşık her sene 120 milyon m2 civarında laminat parke montajı yapıyoruz. Bunun %8 i hatalı çıkıyor. Bu da 9 milyon m2’lik kayıp demek. Bunun bir kısmı uygulama tarafında kalıyor. Zarar gören son müşteri oluyor. Bunu gidermek, bu maliyeti hem satıcı üretici tarafında hem de son kullanıcı tarafında ortadan kaldırmak istiyoruz.
ORSİAD: Hakan Bey 2017 beklentilerinizi, planlarınızı öğrenebilir miyiz?
Hakan Zengin: 2017 yılında biliyoruz ki bir seçim öngörülüyor. Zaten sektörümüzün en ana problemi siyasi dalgalanmaların üretimimize yansıyor olması. Odun hammaddesine dayalı bir sektörüz. Tükenen ve biten bir kaynağa dayalıyız. Türkiye’de orman israfı var, yangınlar var. Hala ısınmak için yakıt olarak kullanımı çok yaygın. Dogalgazin halen şehirlerde yaygınlaşmaması, ısıtma teknolojilerinin geri kalması maalesef ormanlarımızı eksiltiyor. Orman ürünleri sanayisinin bu alandaki baskısı halkımızda çok az. Mobilya olarak evimize giren bir ürün bir yandan da yanarak israf ediliyor. Ülkemizde ciddi bir genç nüfus var, ihracat potansiyeli yüksek. Biz burada maliyetleri düşürmek zorundayız, akıllı davranmalıyız. Hammadde maliyeti yanında enerji maliyeti de var. OGM’ ye yüklenip hammadde fiyatını düşürün demek yerine yatay taşımacılıkta bir şeyler yapılabilir. Maliyetimizin çok büyük bir payını nakliye oluşturuyor. 2017’de bir sıçrama olacağını düşünüyorum. Biz daha çok makine ithalatına dayalı bir sektörüz. Halen kendimiz üretemiyoruz. Sektör olarak ülkemizin cari açığını kapatmaya aday çok iyi bir sektörüz. Bu potansiyelin iyi değerlendirilmesini bekliyoruz.
ORSİAD: Arif Bey, AİMSAD’ın 2017 beklentilerini öğrenebilir miyiz?
Arif Onur Kaçak: Hakan Bey’e katılıyorum. 65 milyon ihracatın olduğu bir yerde 100 milyona yakın ithalat var. Bu bizim de bir yaramız. 2017’de 30 ülkeyi ziyaret etmeyi, yeni pazarlar açmayı hedefliyoruz. Hiç çalışmadığımız ülkeleri ziyaret ederek neler üretebildiğimizi onlara gösterip çözüm ortağı bulmak istiyoruz. Makine satması gerekmiyor sadece servis vermesi de yeterli ya da kısmen imalat. Federasyon konusunda dernek olarak elimizden geleni yapmaya hazırız. Derneğimizin 2,5 yıllık bir geçmişi olması sebebiyle sektördeki diğer derneklerimizle henüz ilişkilerimizi güçlendiremedik. 2017 yılında sektör derneklerimizi ziyaret ederek ortak çalışmalar yürütme niyetindeyiz. Bunun dışında biz 2016’da Rusya’yı kaybettik ama bir iki aydır Rusya’yı da kazanma çabaları içerisindeyiz. Dolayısıyla biz 10- 12 milyon dolar civarında Rusya’ya ihracat yapıyorduk bunun yarısını bile kazansak bizim için çok önemli. Bununla birlikte 80 milyon dolar civarında ihracatla 200 milyon dolar seviyelerinde bir üretimi yakalayabileceğimizi düşünüyoruz.
2020 yılına kadar 100 milyon dolar ihracat hedefimizi aşmak istiyoruz. Çok fazla aile şirketimiz var kurumsallaşmamız lazım markalaşmamız lazım.
ORSİAD: Tevfik Bey 2017 beklentileriniz nelerdir?
Tevfik Dedebaş: 2017’den ümitliyim çünkü 2015’de zaten 3 seçim geçirdik. İyi kötü atlattık dolayısıyla 2017’de daha iyimser olabiliriz. Bir önerim olacak, Akdeniz kuşağı ülkesiyiz, ormanlar yangına hassas bir yapıda. Orman yangınları sadece OGM’nin problemi değil ülkenin problemi. Yangına daha iyi ulaşmak için orman yollarının yapımını devlete bırakabiliriz. Bu OGM’nin yükünü aldığı gibi maliyet de azalmış olur.
ORSİAD: Kenan Bey, son sözü size bırakıyoruz.
Kenan Akyüz: 2017 yılı için biz de ümitliyiz, sıçrama yılı olacağını umuyoruz. Federasyon konusuna gelince özellikle Orman Genel Müdürlüğü karşısında güçlü bir ormancılık sektörü görmek ister. Ki bu da karşılıklı gelişir zaten. Diğer ayak da kalkınmış orman köylüsüdür. Arkadaşlarımızın her türlü desteği vereceğini biliyorum. Bunun da bir araya gelerek daha güçlü STK’lar aracılığıyla yapılması daha uygun olacaktır. Son olarak, Orman Genel Müdürlüğü olarak dikili ağaç satışlarında ısrarcı olacağız. Bu OGM’nin gelecek projesidir. Maliyetlerin düşürülmesi konusunda elimizden geleni yapacağız. Profesyonel işgücüne geçiş noktasında üretim işçiliğinin mekanizasyona dönüşmesini sağlayacağız. Sizlerden de destek bekliyoruz.
Serhat Dayanıklıoğlu: Kenan beye sormak istiyorum, ağırlıklı olarak odun fiyatlarının yüksek oluşundan söz edildi. 2 ay önce başbakanımızın açıklamış olduğu orman ürünleri üzerindeki fon yükü nün azaltılması ile ilgili karar hangi aşamadadır?
Kenan Akyüz: Çalışmalar devam ediyor. En kısa zamanda sonuçlanır diye düşünüyoruz ve bekliyoruz. Süreç bir kanun değişikliği gerektiriyor dolayısıyla çalışmalar devam ediyor.
Sabri Avcı: Odalar Borsalar Birliği Orman ürünleri Meclisi olarak bir toplantı yaptık. Hammadde KDV’sinin düşürülmesi talebimiz var. İkinci olarak da fonların kaldırılması meselesi . Genel bütçeden karşılansın istiyoruz. Test analiz laboratuvarları aktif olsun. Benim taleplerim bunlardır.