İnşaat endüstrisi tek başına küresel karbon emisyonlarının % 37’ini üretiyor

İnşaat sektöründe doğru adımlarla 2050’de net sıfır hedefine ulaşılabilir

İnşaat endüstrisinin ürettiği karbon emisyonları iklim krizinin en büyük itici güçlerinden biri haline gelirken, endüstrinin ürettiği karbon emisyonu, küresel karbon emisyonlarının yüzde 37’sine ulaştı. Sektör olarak karbon ayak izimizi azaltmanın, gelecek nesillere daha sürdürülebilir ve yaşanabilir bir dünya bırakmak adına hayati önem taşıdığını belirten SPOINT İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ünal Memiç, “Sektörümüzde sürdürülebilir bina tasarımına yönelik atılacak doğru adımlarla 2050’de net sıfır emisyon hedefine ulaşılabiliriz” dedi.

. İnşaat sektöründe karbon ayak izini azaltmanın yolunun, atık ve kaynak tüketimini en aza indirgemekten geçtiğine dikkat çeken SPOINT İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ünal Memiç, “Enerji verimliliği teknolojisi, inşaat ve tesis yönetimi yazılımlarından faydalanıp, malzeme seçiminde çevresel etkiyi dikkate alarak bunu başarabiliriz. Yapım aşamasında su, enerji ve hammadde gibi doğal kaynakların tüketimini azaltarak; karbon ayak izimizi azaltırken maliyetlerde ciddi bir tasarruf sağlayabiliriz. Konforlu, fonksiyonel, güvenli ve verimli yaşam alanları inşa ederek binaların sadece inşaat değil işletim sürecinde de ürettiği karbon emisyonlarını en aza indirgeyebiliriz” dedi.

 

Yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanılması zorunluluk haline geldi

İnşaat endüstrisinin karbon emisyonlarından arındırılmasının, küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlama hedefine en büyük katkılardan birini sağlayacağını vurgulayan Memiç, sürdürülebilir bina tasarımında izlenmesi gereken yol haritasına ilişkin,  “Sürdürülebilir bina tasarımı, konum, yönlendirme, peyzaj ve park alanları dahil olmak üzere kapsamlı bir alan optimizasyonu ile başlamalı. Küresel enerji talebinde 2050’ye kadar yüzde 47 artış beklendiğini hesaba kattığımızda sürdürülebilir bina tasarımında yenilenebilir enerji tüketiminin önemi giderek artıyor. Dolayısıyla inşaat sektöründe yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanılması zorunluluk haline geldi. Bu nedenle inşaat sürecinde uzun vadeli enerji verimliliğini göz önünde bulundurulmalı. Doğal kaynakların tüketimindeki artış karşısında entegre ve akıllı malzeme kullanımına yönelerek malzeme optimizasyonu sağlamak da oldukça kritik noktada. Malzeme optimizasyonu çevrenin korunmasının yanı sıra finansal kaynakların maliyet etkin bir şekilde yönetilmesini de beraberinde getiriyor” diye konuştu.

 

Çevresel etkiyi azaltma hedefi

Çevreye karşı duyarlı ve yenilikçi bir yaklaşım ve dünya için sağlıklı yapılaşan bir çevre oluşturma vizyonuyla minimum düzeyde kaynak tüketimine ve çevresel etkinin en aza indirgenmesine odaklandıklarını kaydeden Memiç, “İnşaat atıklarının azaltılması ve etkin bir şekilde yönetilmesi, karbon ayak izimizi azaltma stratejimizin önemli bir parçasını oluşturuyor. Geri dönüştürülebilir, yenilenebilir ve düşük karbon ayak izine sahip malzemeler kullanarak, projelerimizin çevresel etkisini azaltmayı hedefliyoruz. Gelecek nesillere sürdürülebilir ve yaşanabilir bir dünya bırakmak bilinciyle karbon ayak izimizi azaltmaya yönelik önemli adımlar atıyoruz” açıklamasında bulundu.

 

Tasarımdan inşaat aşamasına kadar su tasarrufu önceliklendirilmeli

Sürdürülebilir bina tasarımının su verimliliğini teşvik etmesi gerektiğini söyleyen Memiç, “Binaların arazinin ekolojik ve hidrolojik yapısını değiştirmeyecek şekilde inşa edilmesinin su verimliliği ile doğrudan ilişkisi söz konusu. Tasarım aşamasından yerinde inşaata kadar su tasarrufu bir öncelik olarak benimsenmeli. Dünyanın farklı bölgelerinin tatlı su kıtlığıyla karşı karşıya olduğu günümüzde, sürdürülebilir bina tasarımında, tatlı su stokunu etkileyen zemin katmanlarının inşası en aza indirgenmeli. Mümkün olan her yerde atık akışlarını azaltmalı ve geri dönüştürmeli” diye ekledi.