Son dönemde yaşadığımız deprem, sel gibi üst üste gerçekleşen afetler sebebiyle deprem bölgelerinden ve özellikle olası İstanbul depreminden daha az riskli bölgelere doğru ciddi bir nüfus hareketliliği yaşanıyor.
Gayrimenkul uzmanı Şule Alp,
“Ani karar ve panikle göç eden vatandaşlarımızın göç ettikleri yerlerin güvenli ve konforlu olması, iş imkanı, eğitim gibi faktörleri de düşünmeleri gerekmektedir. Risklerin ortadan kaldırılması ya da etkilerinin azaltılmasına yönelik fikirler var. Göç etmek, riski azaltan bir önlem olarak görülüyor ancak burada ister istemez belli şehirler ön plana çıkacak. Özellikle olası İstanbul depremi sebebiyle insanlar göç etmek için harekete geçtiler,
Deprem bakımından Türkiye’nin en güvenli illeri; Konya, Karaman, Artvin, Rize, Trabzon, Ordu, Giresun, Yozgat, Samsun, Sinop, Kastamonu, Bartın, Kırklareli, Kırıkkale, Kırşehir, Aksaray, Niğde, Mardin, Şırnak, Siirt, Batman, Ardahan, Mersin, Antalya şeklinde açıklama yapılması sebebiyle bu şehirlere yoğun ilgi olduğunu ve olacağını söyleyebiliriz.”
Son yaşanan depremlerin korkuttuğu İstanbullular, alternatif arayışına yöneldi.
Gayrimenkul Uzmanı Şule Alp, “Fay hattından uzaklığı ve İstanbul’a yakın olması nedeniyle Edirne ve Kırklareli’ne talep arttı. İstanbul’da yaşayan çok sayıda vatandaş, Edirne ve Kırklareli’nden arsa ve ev almaya ya da kiralamaya başladı. Fay hattı üzerinde olan Tekirdağ ise tercih edilmediğini gözlemliyoruz. Deprem sebebiyle istanbulda yaşayan vatandaşlarımızın geçici veya mevsimsel olarak da kalabilecekleri yaşam alanlarına sahip olmak için ikinci mekanlar alma arayışları bulunuyor. Bağ evi, köy evi, yayla evi, şehir çeperindeki doğala yakın meskenler, yazlıklar şuan da en çok talepler arasında özellikle okul, hastane ve alışveriş merkezlerine ulaşım kolaylığı olan tek katlı veya az katlı yerlere olan ilginin fazlasıyla arttığını söyleyebiliriz.
Bu hareketlilik bir yandan kalabalık şehirlerin daha da kalabalık hale gelmesine, diğer yandan ise afet yaşanan illerin nüfusunun azalmasına sebebiyet verecektir. Böylelikle şehirler arasındaki nüfus orantısı dengesiz bir hal alacaktır. Yaşadığımız acı deprem de büyük bir demografik etki uyandırma potansiyeline sahip olduğu için planlama ve takip gerektirmektedir. Nüfus ve göç hareketliliği bağlamında yetkili kurumların verileri sıklıkla ve açık bir şekilde paylaşmaları, bu bölgelerde araştırmacıların daha derinlemesine araştırmalar yapmaları fiziki ve psiko-sosyal çalışmaların dışında ilerleyen süreçte ihtiyaç duyulan en önemli unsurlardan olacaktır.” diye konuştu.