Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) tarafından paylaşılan makine imalat sanayi konsolide verilerine göre, yılın ilk 4 ayı sonunda Türkiye’nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı 8,3 milyar dolar oldu. Dünya genelinde artan bölgesel tedarik anlayışının Türkiye’nin lehine bir gelişme olduğunu belirten Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, “ABD sanayii için Meksika ne kadar önemli olduysa, AB sanayii için de Türkiye aynı önemi taşımıştır. Avrupa’nın, küresel rekabette güçlü kalabilmek için Türkiye’nin üretim altyapısından yararlanmaya ihtiyacı her geçen gün artacaktır. Üyeleri yılda 1,3 trilyon Euro büyüklüğünde satınalma işlemi yapan BME’nin son anketi de Alman firmalarının tedarik radarını Türkiye’ye yönelttiklerini gösteriyor” dedi.
Türkiye’nin makine ihracatı yılın ilk 4 ayı sonunda, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 11,7 artarak 8,3 milyar dolar oldu. Almanya’ya yapılan makine ihracatının 1 milyar doları geçtiği bu dönemde, AB ülkeleri içinde en fazla ihracat artışı yüzde 17 ile İtalya’ya gerçekleşti. ABD’ye miktar bazında ihracat geçen yılla aynı seviyede olmasına rağmen, bu ülkeden yüzde 12,6 daha fazla gelir elde edildi. Savaşın devam ettiği Ukrayna’ya makine ihracatı 67,7 milyon dolarda kalırken, yüzde 17,5 artışın yaşandığı Rusya’ya yapılan makine ihracatı 250 milyon dolara yaklaştı.
Almanya’ya yapılan makine ihracatının sene sonunda 3 milyar doları aşacağını beklediklerini belirten Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, “Küresel makine ticaretinde rekabetin temel koşulları Almanya’da belirlenir ve Alman imalatçılara makine satabilen ülkelerin teknolojide ileri bir seviyede olduğu kabul edilir. Almanya ile ileri seviye iş birliklerinin zeminini hazırladık. Çekirdeğinde makine sanayisinin olacağı bir stratejik ortaklıktan Türkiye ekonomisi çok olumlu etkilenir” dedi.
“Satınalmacılar için AB ülkeleri dışında, yeni tedarik merkezi Türkiye”
Almanya’da yaklaşık 10 bin üyesi bulunan Almanya Satınalmacılar Birliği’nin (BME) yaptığı son araştırmada Türkiye’ye biçilen rol hakkında bilgiler veren Karavelioğluşunları söyledi:
“Rusya’nın doğalgaz satışını durdurma ihtimali bile, AB genelindeki telaşı ve enflasyonu kamçıladı. Küresel tedarik anlayışı, süratle bölgesel tedarik anlayışına doğru evriliyor ve bu duruma yönelik tedbir ve girişimlerin büyüklüğü bu paradigma değişikliğinin kalıcı olacağına işaret ediyor. Türkiye mevcut pozisyonunu koruyabildikçe bütün gelişmeler lehimize olacaktır çünkü ABD sanayisi için Meksika ne kadar önemli olduysa, AB sanayisi için de Türkiye aynı önemi taşımıştır. Avrupa’nın, küresel rekabette güçlü kalabilmek için Türkiye’nin üretim altyapısından yararlanmaya ihtiyacı her geçen gün artacaktır.”
Üyeleri yılda 1,3 trilyon Euro büyüklüğünde satınalma işlemi yapan BME’nin son anketinin Alman firmalarının tedarik radarını öncelikle Türkiye’ye yönelttiklerini gösterdiğine dikkat çeken Karavelioğlu, “Ankete katılan Alman işletmelerin yüzde 75’i olası bir doğalgaz ambargosu gündeme geldiğinde kendilerinde ve iç tedarikçilerinde üretimin tamamen duracağına inanıyor. Satınalmacılar işlerini garanti altına alabilmek için AB ülkeleri dışında, en önemli tedarik merkezi olarak Türkiye’yi görüyorlar. Almanya Makine Federasyonu VDMA’nın araştırmasına göre ise yaptırımlar nedeniyle karşılıklı ticaretin durması üyelerinin yüzde 77’si üzerinde derin etkilere sebep olmuş durumda; bize yönelişin bir sebebi de budur” dedi.
“Almanya ile teknoloji geliştirme ve ortak ihracat potansiyelimiz yüksek”
Bölgesel tedarik anlayışıyla iki ülke arasında artan ticari potansiyelin yanında, İkiz Dönüşüm’ün AB’nin ve Türkiye’nin ihtiyaçlarına uygun şekilde tamamlanabilmesi için de önemli bir fırsat olduğuna dikkat çeken Karavelioğlu şunları ifade etti:
“En büyük ticaret ortağımız Almanya’dan her ay 250 milyon dolarlık makine siparişi geliyor. Türkiye’ye yönelik ilgi, işletmelerimize son iki aydır başta Almanya olmak üzere AB genelindeki firmalardan gelen ziyaretler ve siparişlerle daha da artıyor. Fakat biz Almanya’nın, teknoloji geliştirme ve ortak ihracat yapma konularında mevcut durumdan çok daha fazla bir potansiyel taşıdığını biliyoruz. Avrupa müşteri portföyümüzü hızla zenginleştirecek, artan talep çeşitliliği sayesinde yeni teknikler kullanarak ürün portföyümüzü de zenginleştireceğiz.”
Önümüzdeki günlerden itibaren yurtdışındaki etkinlik ve fuarlarda daha fazla görünürlük sağlayarak potansiyel müşterileriyle daha yakın temaslar kuracaklarını ve yaklaşık 4 yıldır partner olarak çalıştıkları BME ile ortak satınalma etkinlikleri organize edeceklerini belirten Karavelioğlusözlerini şöyle tamamladı:
“AB yeşil mutabakatına uyum hedefiyle yeşil, sürdürülebilir ve döngüsel bir ekonomik yapıya dönüşüm sağlanması, dış ticaretimizden aslan payını bu bölgeye ayıran Türkiye için bir öncelik olmalı. İşletmelerimiz bu dönüşümü tamamlarken yeni müşteriler de kazanmalı. Yeni gelen siparişleri karşılamak üzere gereken hammadde temini için dövize ihtiyacımız giderek artacak. Artan maliyetlerin rekabet gücümüzde zaafa yol açmaması için de finansmana kolay ve ucuz erişmemizi sağlayacak yeni açılımlar gerekecek. Bu kritik süreçte kamunun açık desteğini alacağımızdan şüphemiz yok.”
“Makine üretimi artıyor, ithalatı hız kesiyor”
Zincirlerin işleyişi, üretimin coğrafya değişikliği ve dış ticaretteki kaymaları daha doğru değerlendirebilmek için sadece Türkiye’nin değil ana pazarların makine ithalatını da yakından takip ettiklerini belirten Karavelioğlusözlerini şöyle tamamladı:
“Makine ihracatımızın yüzde 9,3 arttığı ilk çeyrekte, ithalatımızdaki artış yüzde 2,8’de kaldı. Son 12 ayda ihracatımız yüzde 22 artıp 23,4 milyar dolara yükselirken, ithalatımız da yüzde 14,5 artarak 34,5 milyar dolara ulaştı. Üretimimiz ve yatırımlarımız rakip ülkelerin fevkinde artıyor. AB makine sanayiinin yüzde 12 üretim artışı sağladığı 2021’de bizim artışımız yüzde 32 oldu. Bu gidişi koruyabilirsek, makine dış ticaretinden verdiğimiz açığı yeniden 10 milyar doların altına çekebileceğiz ve fazla yaratmak hedefimize daha hızlı adımlarla ilerleyeceğiz. İthalatın fevkalade agresif biçimde ölçeklerimizi tehdit ettiği bir dönemi arkamızda bırakabilmiş olduğumuzu ve ülke sanayisinin belirsizliğin arttığı zamanlarda bize gösterdiği ilginin kalıcı hale geleceğini ümit ediyoruz.”