ORSİAD: Geçen yıl levha sektöründe neler değişti. 2015- 2016 değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
Hakan Zengin: Öncelikle teşekkür ederim.
Geçtiğimiz toplantıda 2015 yılı için açıkladığımız öngörüler gerçekleşti. Biliyorsunuz iki seçim süreci geçirdik. 2015’in ikinci yarısı çok fazla karlı geçmedi. Karlı olmayan bir sektörün temsilcileriyiz. Bu alanda ciddi bir ciroya sahip sektörüz ama diğer açılardan baktığımızda karlı bir sektör olmadı. 2015 yılı %75-80 oranlarında kapasiteleri tamamladı. Ama getirisi fazla olmayan bir sektörün temsilcisi olduğumuz için bu alanda neler yapılabilir konusunda toplantının verimli olacağını düşünüyorum. Bu yıla baktığımızda Temmuz sürecinden sonra %20 civarında bir azalma oldu, kapasiteler düştü. Dolayısıyla 2016 yılı itibariyle de hızla aşağı doğru bir gidiş var. 2016 yılını önceden öngördüğümüz gibi kapatmak pek söz konusu olmayacak. Temmuz’dan sonraki süreçte daha önceki 2015 yılının sonlarına doğru yapmış olduğumuz güzel bütçeyi şimdi gerçekleştirmede çok zorlanacağımız aşikâr. Dolayısıyla bu yılı, artık kurtarmaya yönelik ilerliyoruz. Derneğimiz 1986 yılında ilk olarak sunta dediğimiz Yonga Levha Sanayicileri Derneği olarak kuruldu. 1978’den ’86 yılına kadar toplantılar sohbetler bazında başlamış 1986 yılından resmiyete kavuştu ve bir dernek çatısı altında toplandı. 2013 yılında gördük ki 19 tane lif levha tesisi var ve 18 tane şu anda çalışmakta olan yonga levha tesisi var. Dolayısıyla biz 2013 yılında genel kurul yaparak yönetim kurulumuzda bunu MDF ve Yonga Sanayicileri Derneği olarak ismini güncelledik. Sektörde levha üreten her fabrika derneğimize üyedir. Şu anda biz tüm levha üreten sektörü temsil ediyoruz. Ülkemizde son yıllarda ciddi oranda kapasite artışı oldu. 2015 sonuna doğru 3 tesisle birlikte 1 milyon üzerinde bir kapasite devreye girdi. Yeni yatırımlarla artmaya da devam ediyor . Şu anda mdf üretiminde Avrupa’da birinci dünyada ikinci sıradayız. Özellikle Almanya’nın üstünde iki kat üretimle şu anda Avrupa’da birinci sıradayız. Yani Avrupa ülkelerinin bizi geçme şansı kalmadı. Şu anda Almanya’nın mdf üretimi yıllık 3 milyon 790 bin m3, Türkiye’nin ise 6.8 milyon m3. Zaten görüntü şu ki batıdan bu tarafa doğru kayan bir üretim görüyoruz. Yonga levhada da baktığımızda Rusya 6.64 milyon m3, Almanya 5.52 milyon m3 , Türkiye 5.40 milyon m3 yani neredeyse Almanya’yı geçip birinci sıraya yükselme yolundayız.
Biz yine laminat parke üretiminde de ciddi anlamda söz sahibi bir ülke olduk. Dünya çapında ve Avrupa sıralamasında şu anda ikinci sıradayız. Şimdi baktığımızda ağaç bazlı levha üreten dünya sıralamasına 40.6 milyon m3 levha üretiyoruz. Türkiye 6.8 ile ikinci sırada. Diğer ülkeler ABD 3.66 milyon m3, Almanya 3.79 milyon m3 yani bizim ikinciliğimiz uzun yıllar devam edecek. Yonga levhada biz beşinci sıradayız ama bizim üstümüzdeki Almanya ve Rusya’yı gördüğümüzde çok yüksek rakamlarda değiller. zaten Türkiye’ ye doğru bu kapasite gelmeye devem ediyor ve edecek. Laminat parkede Türkiye dünyada 3. sırada 110 milyon m2 ye ulaştı kapasitemiz. Rusya 75 milyon m2, Çin 222 milyonla ikinci sırada. Almanya 272 milyon m2 ile birinci sırada.
Aslında bizim sektör olarak 400 bin kişiye hitap eden hatta dolaylı olarak sektöre hizmet edenleri de topladığımızda 1 milyon kişiyi istihdam eden bir sektörüz. En güçlü yanı çok fazla derecede işçiye hitap ediyoruz. En önemlisi de biz ormandaki en düşük vasıflı malzemeyi kullanarak çok ciddi rakamlara ulaşan, cari açığı kapatan, aynı zamanda katma değeri çok yüksek ürünler üretiyoruz. Bizim sektörümüzün diğer bir önemi ise makina ağırlıklı bir sektörüz. Basit teknolojilerle kurulacak sektörler değil bir hattın uzunluğu 200 metrelere uzanıyor. Türkiye’ de şu andaki sanayi sektörlerimize baktığımızda en komplike tesisi kullanıyoruz. Hem en riskli, hem de en komplike tesislerin yöneticileri ve temsilcileriyiz.
Şu anda bizim sektörümüzün büyüklüğü 12 milyar dolar civarında. 2023 hedefimiz toplam 25 milyar dolar. Yani ciddi bir rakam söz konusu ve haliyle bu sektörü hafife alamayız. Sektörümüzün 2023 ihracat hedefi 8 milyar dolar ve bunu geçeceğimize inanıyorum.
Bu sektörün iki alt sektörü var en önemlisi mobilya sektörü yani bizi ayağa kaldıran, ciddi anlamda önümüzü açan sektör mobilya sektörüdür. Bu sektörün bizim sektörü güçlendirdiğini ve bu kapasiteleri artışa zorladığını görüyoruz. Özellikle bu sektöre teşekkür borçluyuz çünkü Avrupa’da büyük başarılar elde ettiler, ciddi ihracat seviyelerine sahipler. Çok ciddi anlamda bir zahmete katlandıklarını da görüyoruz çünkü yüksek karlar yapmıyorlar, uzun vadelerle çalışıyorlar.
Diğer sektör ise, dekorasyon sektörü. Biz onların yarı mamul ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Sektörde faaliyet gösteren bütün şirketlerimiz, bize üye olan şirketlerin tamamı TSE belgelerine sahiptir. Sektörümüzün kullanım kapasite oranı %75- 80 civarında. Bizim ürünlerimizi tüketen, %74 mobilya sektörü, %11 inşaat sektörü ,%13 dekorasyon, kalan kısım da prefabrik ev yapımında kullanıldığını görüyoruz. Dolayısıyla bu sektör canlı,dinamik, ilerleyen ve her yıl %20- 30 civarında kapasiteyi ilerleten bir sektör ve şu anda yeni yatırımları da var. Zaten geçen yıldan bu yana 1 milyon 100 bin m3 civarında kapasite artımı oldu.
ORSİAD: Hakan Bey, Tevfik Bey diyor ki; kanunlar dolayısıyla engel var. Peki bu kadar büyük bir sektör 1.5 milyon insana hitap ediyor. Bu kanunların değişmesiyle ilgili biz gerekli lobi çalışmalarını yapamıyor muyuz?
Hakan Zengin: Daha önceki toplantılarımızda da dile getirdiğimiz gibi, Türkiye’nin ormanlarında hiçbir ülkede olmayan bir yasa var. Orman köylüsünü koruma yasası. Bu yasayı Kenan Bey çok iyi bilir. Bu yasadan dolayı bir takım işlemleri yapamıyorsunuz. Bir de işçi sağlığı ve güvenliği noktasında ormanda profil düzeyi düşük, profesyonel olmayan işçilerle birlikte çalışmak zorundasınız ve zaten fabrikalar çok ciddi bir risk altındalar. Bu makinalar 100 milyon Euroya kuruluyor. Kurulan tesislerin işletilmesi bir saatlik duruşun, örneğin 500m3 kapasiteli bir tesisin 1 saatlik duruşunun maliyeti yaklaşık 25.000 TL civarındadır. Bunun dolaylı maliyetleri de daha yüksek tabii ki. Verimliliği korumak için sürekli üretim yapmak ve kapasiteyi artırmak full kullanmak zorunda. Biz şu andaki Tevfik Bey’in bahsetmiş olduğu kapasiteler %65-70 oranında tesislerin kullanımıyla ulaşılan kapasiteler. Biz bütün levha üreticileri olarak %100 kapasiteye hiçbir zaman ulaşamadık. Şu anda %100 kullanmaya kalksak 6-7 milyon civarında bir ithalatı körüklemiş oluruz. Bizdeki tesisler Avrupa da dünyaya kıyasla birinci sırada yer alır. Biz şu anda dünyada %200 pahalı odun alıyoruz.
ORSİAD: Hakan Bey 2017 beklentilerinizi, planlarınızı öğrenebilir miyiz?
Hakan Zengin: 2017 yılında biliyoruz ki bir seçim öngörülüyor. Zaten sektörümüzün en ana problemi siyasi dalgalanmaların üretimimize yansıyor olması. Odun hammaddesine dayalı bir sektörüz. Tükenen ve biten bir kaynağa dayalıyız. Türkiye’de orman israfı var, yangınlar var. Hala ısınmak için yakıt olarak kullanımı çok yaygın. Dogalgazin halen şehirlerde yaygınlaşmaması, ısıtma teknolojilerinin geri kalması maalesef ormanlarımızı eksiltiyor. Orman ürünleri sanayisinin bu alandaki baskısı halkımızda çok az. Mobilya olarak evimize giren bir ürün bir yandan da yanarak israf ediliyor. Ülkemizde ciddi bir genç nüfus var, ihracat potansiyeli yüksek. Biz burada maliyetleri düşürmek zorundayız, akıllı davranmalıyız. Hammadde maliyeti yanında enerji maliyeti de var. OGM’ ye yüklenip hammadde fiyatını düşürün demek yerine yatay taşımacılıkta bir şeyler yapılabilir. Maliyetimizin çok büyük bir payını nakliye oluşturuyor. 2017’de bir sıçrama olacağını düşünüyorum. Biz daha çok makine ithalatına dayalı bir sektörüz. Halen kendimiz üretemiyoruz. Sektör olarak ülkemizin cari açığını kapatmaya aday çok iyi bir sektörüz. Bu potansiyelin iyi değerlendirilmesini bekliyoruz.