Studio Vertebra tasarımı Volume İstanbul, mimarlık dünyasının en önemli ödüllerinden biri olan World Architecture Festival (WAF) Awards’da, ‘’Ofis Projeleri’’ kategorisinde finalist oldu.
Studio Vertebra, mimarlık dünyasının en prestijli ödüllerinden biri olarak kabul edilen World Architecture Festival (WAF) Awards’da, finale kalma başarısını gösterdi. 15-17 Kasım 2017 tarihleri arasında Berlin Arena’da gerçekleşecek olan World Architecture Festival’de kısa listeye kalan Studio Vertebra tasarımı Volume İstanbul, “Ofis Projeleri” kategorisinde jüri karşısına çıkacak.
Bu yıl 10. kez organize edilen World Architecture Festival’e dünyanın birçok ülkesinden çok sayıda proje başvurdu. Yarışma bünyesinde finale kalan projeler, “Yapı”, “Proje” ve “Peyzaj” ana kategorileri altında 30 alt kategoride yarışacak. Kategori birincilerinin değerlendirileceği 17 Kasım 2017 tarihindeki büyük finalde ise “Yılın Yapısı”, “Yılın Projesi”, “Yılın Peyzaj Tasarımı” ve “Yılın Küçük Ölçekli Yapısı” ödülleri sahiplerini bulacak.
Studio Vertebra’nın Kurtköy’de tasarladığı Volume İstanbul, Sabiha Gökçen Havalimanı’na yakın olması sebebiyle ofis yapılarının yoğunlaştığı bir bölgede konumlanmış. Komşu olduğu aynı işleve sahip yapıların önüne geçen, rekabetçi bir yaklaşımla tasarlanan projenin “hava mania” bölgesinde bulunması, farklı kotlara sahip bir arsada konumlanması, modüler bölünebilir kiralama alanlarının talep edilmesi gibi faktörler en önemli tasarım kriterleri olarak ele alınmış.
Yükseklik kurgusu, arsanın havalimanı hattı üzerinde yer almasından dolayı tasarımda etkin rol oynamış. Yapının asimetrik parçalara sahip olacak şekilde tasarlanması, Studio Vertebra’nın diyagonal bir hat olan yükseklik limitini maksimum kullanmasını sağlamış. Modüler sistem çözümleriyle tasarlanan projede, aksların şaşırtılması ile kütle hareketliliği sağlanarak dinamik bir yapılaşma elde edilmiş. Bu esneklik, satış ve kiralama gibi süreçleri kolaylaştırarak günün ihtiyaçlarına göre şekillenebilecek bir ofis yapısı oluşmasını sağlamış.
Giriş avlusunda vurgulanan peyzaj alanının üst katlardaki teraslara taşınmasıyla, yapının nefes alması sağlanmış. Kapalı cam kutu plazalar yerine, dışarıyla etkileşimi cesaretlendiren özel teraslar ve yeşil avluya sahip bir ofis projesi olan Volume İstanbul, giriş aksında yer alan avlunun hizmet ettiği tüm birimlere doğal aydınlatma ve iklimlendirme olanakları sağlamasıyla da öne çıkıyor.
Bölgede kentsel ölçekte bir meydan bulunmadığından, Studio Vertebra vaziyet planında yapıyı geri çekerek ana caddedeki hareketliliği içeriye çekmeyi amaçlamış. Bu sayede çevresiyle dinamik ilişki kuran bir meydan tasarlamış. Buluşma, kesişme noktası olarak kurgulanan meydan; kendine çekeceği insan trafiği sayesinde, çevresindeki ticari birimlere fayda sağlıyor. Studio Vertebra, böylelikle proje/kent ilişkisinde çift taraflı fayda sunan bir tasarıma imza atmış.
Tüm bu referanslardan beslenerek şekillenen Volume İstanbul; şehirle diyaloğunu doğru kurmuş bir proje olarak hayata geçiyor.
Studio Vertebra Hakkında:
Studio Vertebra 2009 yılında dört ortağın birlikte kurduğu bir mimari tasarım ofisidir. Mimari, iç mimari ve eski eser proje hizmetleri alanlarında “çok disiplinli” çalışmalar yapmaktadır.
Projelerinde; kentsel, mimari ve iç mimari faktörler bir arada gözetilerek “bütünsel” bir yaklaşım benimsemektedir. Tasarım süreci bireysel kanaatlerden uzaktır, ekipteki tüm tasarımcılar sürecin gelişmesine katkı sağlar. İşveren talepleri, tasarımda önemli bir faktör olarak değerlendirilir ve işveren de ekibin bir parçası olarak görülür. Söz konusu “çok girdili” yaklaşım, “tümel” proje anlayışının uzantısıdır.
Çalışma ölçekleri, yüksek metrajlı kentsel düzenlemelerden başlayıp farklı tip ve ölçeklere sahip tüm mimari yapılardır. İç mimari projeler, mimari tipolojilerle eş sesli olmakla beraber, mekanın niteliklerine göre butik ve noktasal ölçeklerde de formüle edilmektedir.
Studio Vertebra, kentsel planla doğru ilişki kurabilen iyi çözümlenmiş iç hacimler oluşturur. İnsan mekan oranını baz alarak sürdürülebilirliği de sağlayan ve küresel mimari değerleri barındıran projeler yapmayı esas kabul eder. Bütün çalışmalarını “tümel” yaklaşım merkezinde oluşturur.