Slash Architects Tasarımı Klinikler, Dişçi Fobisini Yok Ediyor…
Uzun yıllar apartman dairelerinin konut için planlanmış odalarında sıkışıp kalan, hasta psikolojisi, estetik ve mekansal kaygılardan uzak diş kliniklerini hastayı rahatlatan, güven veren, eğlenceli ve merak uyandıran mekanlara dönüştüren Mimar İpek Baycan ve Mimar Şule Ertürk tasarladıkları diş kliniklerinde hastaların sağlık birimine gelme korkusunu “iyileşmek için gelinen yer” algısıyla değiştirmeyi başarıyorlar.
Mimari, iç mimari ve kentsel tasarım alanlarında pek çok ödüllü projeye imza atan Mimar İpek Baycan ve Mimar Şule Ertürk Gaucher liderliğindeki Slash Architects, Türkiye’nin farklı bölgelerinde, hastaya güven veren ve kucaklayan, eğlenceli ve merak uyandıran bir kurguyla rahatlatan sağlık mekanları tasarlıyor.
Tasarladıkları diş kliniklerinde sağlık birimine gelmekle ilgili endişeleri “iyileşmek için gelinen yer” algısıyla değiştirmeyi başaran iki ortak, bu bakış açısıyla hastalara mekana geliş amaçlarını unutturarak kendilerini daha rahat hissetmelerini sağlıyor. Bu etkiyi bazen kamusal alanlardaki eğlenceli bir aktiviteyle, bazen de kullandıkları iç bahçe gibi mekansal unsurlarla sağlamaya çalışan Slash Architects, hastalarda güven duygusunu pekiştirmek için birçok yapısal bileşenin kombinasyonundan faydalanıyor.
Yakın geçmişe kadar Türkiye’de muayenehane ve klinik algısının, doktorun bilinirliği ve tanınırlığı üzerinden devam ettiğini ve iç mekan tasarımının bir ihtiyaç olarak kabul görmediğini aktaran Şule Ertürk Gaucher, uzun yıllar apartman dairelerinin hiçbir değişiklik yapılmadan klinik olarak kullanıldığını ve konuttan bozma odaların teknik ihtiyaçların ötesinde farklı bir mekansal arayışla biçimlendirilmediğini aktarıyor. Gaucher’e göre günümüzde bu algı giderek farklılaşıyor. Hem doktorlar, hem de hastalar tasarlanmış mekanların estetik ve fonksiyonel avantajlarının artık daha çok farkında ve bunu talep ediyorlar: “Herkes eskiye göre daha çok geziyor, yurtdışına gidiyor, herkesin zevk ve beklentisi eskiye oranla daha yüksek. Sağlık sektöründeki mekanların tasarım veya yaratıcılık olmadan da yapılabileceği kanısı artık geçmişte kaldı diyebiliriz.”
Baycan ve Gaucher sağlık mekanlarını tasarlarken yalnızca hasta odaklı düşünmüyor, vakitlerinin büyük bölümünü hastane ortamında geçiren personel ve doktorların da konforunu önemsiyorlar. Kliniklerin çalışma sistemlerini anlamaya öncelik vererek, hem kullanıcı alışkanlıklarını ve beklentilerini karşılayan, hem de pratik ve ergonomik çözümler üretiyorlar.
Klinikler içindeki sosyal alanların kolay algılanabilir ve erişilebilir konumda olması gerektiğini ifade eden Mimar Şule Ertürk Gaucher, mekandaki yönelimler kolay algılanır ve ulaşılmak istenilen alanlar görünür kılınırsa hastaların da kendilerini daha güvende hissettiklerini vurguluyor ve ekliyor: “Tasarımlarımızda mümkün olduğunca bekleme ve giriş bölümleriyle görsel ve fonksiyonel anlamda bağlantılı dolaşım hatları tasarlıyoruz. Buna ek olarak yönlendirici birçok eleman da kullanıyoruz. Bu yönlendirmeler bazen grafiklerle, bazen kamusal alanda farklılaşan aydınlatmalarla, bazen de döşemedeki malzeme değişimleriyle sağlanıyor.”
Artık Kliniklerde Beklemek Bile Daha Aktif, Daha Eğlenceli…
Klinik projelerinde yönetmeliğe göre belirli standartların bulunduğunu, ancak bu gerekliliklerin getirdiği kısıtlamalarla birlikte ortaya çıkan mekansal üretimin de yaşamsal değeri olduğunu vurgulayan Slash Architects ortakları; dinamik, keşfedilesi, sürprizli, bekleme kurgusunu yeniden yaratan, aktif ve pasif dinlenme alanlarını bünyesinde barındıran mekanlar üretmeye gayret ediyor.
Gelen hastalar için bekleme mekanlarının yaşattığı deneyimi çok önemseyen ve iç mekan kurgusunu da bunun üzerinden devam ettiren mimarlar, bekleme ve hassasiyet altında, kişiler üzerindeki kaygı durumunu en iyi şekilde yönetecek, konforlu, sürprizli, rahatlatıcı, steril ama cana yakın bir ortam kurgulamayı öncelikli olarak ele alıyor.
Kliniklerdeki kaçınılmaz ‘bekleme’ eylemi üzerine pek çok araştırma yapan, bunun için aktif ve pasif bekleme çözümleri üreten İpek Baycan ve Şule Ertürk Gaucher, farklı oturum alternatifleri bulunan, çağımızın dijital ihtiyaçlarına cevap verebilecek, karşılaşmalara ve tanışmalara ortam sağlayabilecek, kitchenette gibi mekanlarla zenginleştirilmiş tasarımlarla, ‘bekleme’ eylemini daha konforlu ve eğlenceli bir hale getiriyorlar. Informatif ekranlar, herkesin kullanabileceği notepadler ve şarj noktalarıyla, hastaların beklerken zamanlarını daha iyi değerlendirmelerini ve hasta olma fikrinden uzaklaşmalarını sağlamaya çalışıyorlar.
“Örneğin, Gaziantep’te tasarladığımız Gülüş Akademisi’nde kolonların istila ettiği duvarı net bir koridor elde etmek için şişirdik ve bu duvarı çeşitli nişler oluşturarak, bu nişlere de farklı kullanımlar ve görevler atayarak, sirkülasyon hattı boyunca eğlenceli bir mekan haline getirdik…” diyen İpek Baycan, sağlık mekanlarında değiştirdiklerine inandıkları başka bir algının da sterilizasyon odalarının konumlandırılışı olduğunu vurguluyor: “Sıradan polikliniklerde görünmeyen, ölü noktalarda konumlandırılmış sterilizasyon odalarının yerine, pratik ve ergonomik çözümlerle bu işlemlerin uygulanma sırasına göre şekillenen; tüm gerekli materyallerin, dolapların pratik noktalarda yer aldığı, hassasiyetle tasarlanmış fonksiyonel birer öğe olarak ele alınmış, yeni bir sterilizasyon yaklaşımı geliştirdik. Örneğin İstanbul, Fulya’daki Özel Batı Ortodonti Estetik Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nin iç mekan tasarımında istasyon tipinde tasarlanmış bu sterilizasyon birimini görünür bir yerde konumlandırıp vitrinleştirdik. Böylece sterilizasyon işleminin şeffaf bir biçimde ziyaretçiler tarafından deneyimlenmesini sağladık. Bu tip yaklaşımların kullanıcıların ve ziyaretçilerin mekanın sterilliğine ve hassasiyetine karşı güvenini arttırdığına inanıyoruz.’’
Slash Architects ortaklarının sağlık mekanlarına getirdiği bir diğer yenilik de vitrin oluşturma ve klinik kimliğini cepheye yansıtma fikri… Tam da bu düşünceyle UNIQ İstanbul için tasarlanmış Smile Shop Diş Polikliniği’nde ön muayene odasını vitrinleştirerek alışveriş merkezinin karmaşık atmosferinde kliniğin varlığına dikkat çekmeyi başarmışlar. Bu konudaki yaklaşımlarını “Projeleri ele alırken tüm işletimsel ve mekansal konsepti birlikte kurgulamak da Slash Architects olarak katmaya çalıştığımız değerlerden biri” diyerek vurgulayan Şule Ertürk Gaucher sözlerine şöyle devam ediyor: “Mekan tasarımının kurumsal kimlik çalışmaları ve işletme stratejisiyle yakından ilgili olduğuna inanıyoruz. Kendine piyasada yer edinmek isteyen hekimlerin hedeflerini ve beklentilerini iyi anlamak, çalışma strateji ve senaryolarını iyi değerlendirmek, başka bir deyişle tüm bu oluşumu bütüncül bir şekilde ele alarak mekana yansıtmak bizim için çok önemli. Hekimlerin yaklaşımlarını mekana grafik elemanlarla, görsel çalışmalarla, çeşitli mottolarla entegre ediyor; kliniğin kimliğini ön plana çıkarma konusunda onlara yol arkadaşlığı yapıyoruz.”
İpek Baycan ve Şule Ertürk Gaucher’e göre geleceğin sağlık mekanları ise dijital dünyanın etkilerinin daha çok görüldüğü, hizmetlerin çeşitlendirildiği ve sunulan imkanların arttırıldığı mekanlar olarak karşımıza çıkacak: “Diş hekimliği sektöründeki ilerlemeler ön plana çıkacak, kullanılan teknolojik cihazların görünürlüğü de mimari mekanların şekillenmesine vesile olacak. Diş hekimliği açısından gittikçe önem kazanan diş estetiği teması sayesinde estetiğin ön planda olduğu kliniklerin çoğalacağını düşünüyoruz.”
SLASH ARCHITECTS HAKKINDA:
Slash Architects kentsel bağlamda mekan üretim biçimlerini araştıran, mimarlığı kentsel, işletimsel ve mekansal potansiyelleri ortaya çıkartmak için ara yüz olarak kurgulamayı hedefleyen bir mimari oluşumdur. Tasarlanabilir her konu ve ölçeği girift bir şekilde ele alarak, hepsine aynı hassasiyette yaklaşımı önemser. Mimari mekan üretimindeki yaklaşımını, tipolojilerinin yeniden düşünülmesi ve kent bağlamı içinde yeniden yazılması yönünde geliştiren Slash Architects, 2013 yılından bu yana farklı ölçeklerde proje geliştirmektedir.
Mimarlık pratiğini mimarlığı besleyen bütün tasarım kanallarını birleştirerek ele alan ofis, ismini “slasher” kavramından alır. Günümüzde “slasher” kavramı, farklı uzmanlıkları bünyesinde barındıran ve bu şekilde daha bütüncül tasarımlara ulaşmayı hedefleyen bir yapıyı ifade eder. Çağdaş mimarlığı “tek kişinin elinden çıkan” bir üretim olmaktan öte, daha bütüncül ele alınması gereken farklı vasıf ve deneyimlerin ortak ürünü olarak ortaya koymayı hedefler.
2013 yılında Şule Ertürk Gaucher ve İpek Baycan Glaister tarafından “glaisterllgaucher architects” adı altında kurulan ve çeşitli ortaklıklarla kendini çoklamayı hedefleyerek kurumsal kimliğini yenileyen Slash Architects, kentsel tasarım, mimari, iç mimari ve uygulama alanlarında çalışmalarına devam etmektedir.
2015 yılında Çanakkale Savaşı Araştırma Merkezi Ulusal Mimari Proje Yarışması’nda alınan “Mansiyon Ödülü” ve Antalya Kepez Belediyesi Turgut Cansever Ulusal Mimarlık Yarışması’nda alınan “Birincilik Ödülü”, 2014 yılında TAK – Tasarım Atölyesi Kadıköy’ün düzenlediği Kıyı Köşe Yarışması’nda alınan “Birincilik Ödülü”, 2010 yılında Kızılay Meydanı ve Çevresi Kentsel Tasarım Ulusal Fikir Yarışması’nda alınan “Mansiyon Ödülü” ve Compasso Volante Uluslararası Yarışması’nda alınan “Mansiyon Ödülü” Slash Architects’in önemli başarılarından bazılarıdır.